AABF İkinci Başkanı Zeynep Arslan CAN TV’ye konuştu...

“Aleviler açısından yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu anlamda bizlerin inançlarıın kabul edilmesi şekli bir olay değildir. Mevcut devlet yapısı demokratik bir içerik kazanmadan Aleviler ile ilgili her adım devletin kendi çıkarları ile içiçedir. Bu zihniyet tarihi geçmişin karanlığına gömmek ve belleklerimizden silmek istiyor. Peki biz Koçgiri’yi, Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u vede Sivas’ı nasıl unutalım? Irkçılık ve kökten dincilik ittifak etmişken bize atılan yemlere razı gelip onların arkasında sıraya mı girelim?

Küresel bir dünya yapılanmasında uluslararası etkileşim ve geçişler yoğundur. Nitekim Türkiye’de yaşatılanların benzer biçimleri Avrupa’da ve özellikle de Avusturya’da yaşatılmaktadır. Avustur’ya son derece sorunlu bir İslam Yasası’ndan kaynaklı Alevi toplumlarının içindeki ayrışmaları kurumsal nitelik kazanmıştır. Bugün Avusturya’da ‘İslam-Alevileri’ diye tanınan bir grup resmi statü kazanmıştır. Ve bu grup özellikle Türkiye destekli Alevileri hızlı bir şekilde Islam kalıbına sokmaya alet oluyor.

Şimdi bizim Alevilik anlayışımız şudur: İslam’ın egemen olduğu ve otoriter yötemlerle domine ettiği bir bölgede, din ile devlet işlerinin içiçe olduğu bir bölgede, dinin iktidar ve devlet yönetimi olduğu bir bölgede Alevilik elbette en çokta İslam’dan etkilenmiştir. Ancak Alevilik İslam’a sığmaz! Biraz okuyan, araştıran insan bunu anlar. Alevilil özgün bir inançtır. Alevilik Hıristiyanlıktan da etkilenmiştir. Şimdi Alevilik Hıristiyanlığın bir kolumudur? Ona bakarsanız İslam da Yahudilik’ten etkilenmiştir. Şimdi İslam Yahudiliğin bir kolumudur?

Aleviler neden oldukları gibi kabul görmüyor? Alevilerin farklı olmaları neden bu kadar rahatsız edidyor? Neden Aleviler rahat bırakılmıyor? Neden Aleviler sürekli devlet iktidarları tarafından payanda olarak kullanılmak isteniyor? Neden Alevi toplumlarının içinde ‘Alevilik İslam’ın içindedir, dışındadır’ veya ‘Alisiz Alevilik’ gibi saçma sapan, ipe sapa gelmeyen, zihinleri bulandıran ve bilimsellikten son derece uzak olan siyasi tavırlar sergileniyor?

Türkiye siyasi konjöktör ve koşulları farklıdır. Orayı farklı okumak lazım. Avusturya’da ise İslam Alevileri var ve izler bunların oluşum süreçlerini Türkiye’deki süreçlerden ayrı düşünemeyiz. Toplum içinde böyle bir grubun olduğunu koşullardan ötürü anlayabiliyoruz. Devletin buradan nasıl nemalandığını, Alevileri payanda olarak daima araçşallaştırdığını biliyoruz. Bu durumların Avrupa diasporasına yansımalarını da takip ediyoruz. Devletlerin burada kendi çıkarların doğrultusunda Alevi toplumlarını içindeki kaygı ve kendine yabancılaşmışlıklarından faydalandıklarını da biliyoruz.

Mesela Avusturya’da devlet sürekli göçmenleri tepeden inme ve yüzeysel biçimde, son derece ilgisiz ve alakasız biçimde, bir kefeye koyuyor ve diyor ki: “Gidin birleşin! Bizim başımızı fazla ağrıtmayın!”. Dolayısıyla bizim muhatabımız Avusturya devletidir, Avusturya Din İşleri Dairesidir. Çünkü devlet bütün topluluklara ve inanç gruplarına eşit mesafede durmak zorundadır. Ve Avusturya Din İşleri Dairesi bu anlamda yasa ihlali yapmaktadır. Bu konunu üstüne gitmekte bizim boynumuzun borcudur.

Şimdi bizler Osmanlı’ya boyun eğmemişiz. Türkiye’de herşeye rağmen inanımızdan ve diğer aidiyetlerimizden vazgeçmemişiz. Avusturya’da da aynı şekilde varoluş mücadelemizi vermek zorundayız. İslam Alevilerin bazı yetkilileri diyorlar ki: “Devlet Alevi olma hakkını bana verdi. Benim olduğum yerde başka hiçkimse ne Alevilik yapabilir nede Alevi ismini kullanabilir”. Ve onlar devletten aldıkları destekle Alevilerin dergahlarını, derneklerini kapatmakla tehdit ediyorlar. Bizler sürekli bunların mahkeme şikayet ve ihbarlarıyla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Kuşkusuz onları da çabalarının altında büyük rant mücadelesi var.

Bakın Avusturya’da İslam Alevi Din Dersi müfredatı hazırlanıyor. Bu derslerde Alevilik daima Kuran ayetlerine bağalanarak ve Kuran referans alınarak anlatılmaya çalışılıyor. Ve siz ‘Alevi Hadisleri’ diye bir şey daha önce duydunuz mu? Böyle de bir tanımlama üretmişler. Yine Avusturya Üniversitelerinde İslam Alevi Din dersi öğretmenleri yetiştirilecek. Bu öğretmenler önce İslam dinini öğrenmek zorundalar. Toplam 140 kredilik bu eğitim’in 40 kredisi Alevilik konusuna ayrılmış. Şimdi bunlar Alevilik adına bizim çocuklarımıza eğitim vermek istiyorlar.

Sosyal medyada ‘Din elden gidiyor!’ naraları atıyor bazı İslam Alevi yetkilileri ve taraftarları. Oysaki Alevilik yoldur ve bu yol İnsan-ı Kamil olma yoludur. ‘Alevilik İslam’ın içimidir yoksa dışımıdır?’ diye diye en sonunda İslam-Alevi diye bir şey ortaya çıktı ve bunlar Avusturya’da var olan tüm Alevi derneklerini kapattırmak üzere durmadan mahkemelere veriyorlar. Bu hareket ‘Yol bir sürek binbir’ diyen bir öğretinin evlatlarına hakarettir, terstir.

Toparlamak istorum: Bizim mücadelemiz bir varoluş mücadelesidir. Egemenlere, Erk-olgularına, tekçi zihniyetlere, baskıcı, imhacı, kısaca itthatçı hastalıklara karşı halkçı bir mücadeledir. Kadınlarımız ve gençlerimize büyük işler düşüyor. 27 Ekim 2018’de yeni yönetimimizi seçtik ve kadınlarımız yüzde elli oranında varlar. Ayrıca Alevice ve Alevi öğretisine uygun başkanlığı bir kadın ve bir erkek aynı yetkilerde paylaşacağı koşulları yaratma çalışmalarına başladık.

Alevilik tarihi katliamlar, soykırımlar, sürgünler ve göçler tarihidir. Bir söz vardır: “Doğrunun dili dönünceye kadar yalan dünyaya bir tur atarmış”. Bir direniş tarihini evlatları olarak demokrasi ve insan hakları mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız!”