Hz. Hüseyin (626-680) kadar şahsında tarih ve mitolojinin içice geçip karıştığı ayrılmasının ise neredeyse imkansız hale geldiği bir şahsiyet az bulunur düşüncesindeyim.

Hüseyin dedesi İslam Peygamberi Muhammed öldüğünde (632) altı yaşında idi.

Babası Hz.Ali ve abisi Hasan ile birlikte iki yıl Ebubekir'in(632-634), on yıl Ömer'in (634-644), 12 yıl da Osman'ın (644-656) olmak üzere toplam 24 yıl Mekke'de onların halifelikleri altında İslam devleti hazinesinden paylarına düşeni alarak yaşadılar.

Hüseyin dört yıl da babasının halifeliğini gördü ve yaşadı.

Ali 661 yılında halifelik makamında bulunduğu sırada bir Harici olan mülcem tarafından katledildi.

Hüseyin babasının ölümünden (bu sırada 35 yaşında idi) sonra bir anlaşma ile Muaviye lehine halifelik haklarından vazgeçen abisi Hasan ile birlikte, Hasan'ın zehirlenerek öldürüldüğü tarihe kadar (669) 9 yıl, yalnız olarak ise 11 yıl olmak üzere toplam 20 yıl Muaviye'nin ölümüne kadar onun saltanatı altında yaşamını sürdürdü.

Muvaviye'nin 20 yıllık saltanatında Hüseyin'in abisinin Muaviye ile yaptığı anlaşmaya sadık kaldığı, abisinin ölümünden sonra ise tutumunda herhangi bir değişiklik olmadığı görülüyor. Bu 20 yıllık dönemde Muaviye'nin abisi Hasan ile yaptığı anlaşma gereği hazineden aktardığı ödenekle yaşamına devam bilinmektedir.

Hüseyin'in tüm bu zamanların sonrasında 680 yılında Muaviye'nin ölümü üzerine halifelik konusunda bir hak iddiası ile harekete geçtiği ve bu hareketin 10 Muharrem 680 yılında yaşanan Kerbela Katliamı ile sonuçlandığı tarihsel bir vakadır.

Aleviler bu tarihi nasıl "biliyorlar"? Büyük ölçüde  tarihi mitolojik olarak "okumak" suretiyle. İşte günümüzde Alevilerin bilgi/bilinç/inanç krizi tam da bu noktada tezahür ediyor.

İnsanlık tarihinde derin izler bırakan bu katliamın siyasal, inançsal ve mitolojik sonuçlarıyla analiz etmek ve tarihi mitolojiden arındırmak özellikle Aleviler açısından bir zorunluluk haline