Erdal YILDIRIM

DERSİM'İN BÜYÜK BİLGESİ: FİRİK DEDE

Erdal YILDIRIM
  10-07-2022 16:10:00

     

                                                                                                              “Seni sevenlerin can içinde canısın
                                                                                  Aşıklar katredir sen ummanısın
                                                                                  Gönül bir gemidir sen dümenisin  
                                                                                  Yelken açmak ister bu dervişlerin”
                                                                                                                          Virani

Aslen Dersim Ovacık'lı ve Devreş Cemal ocağının bir bireyi, asıl adı Seyfi Firik Dede (1909 - 2007) olan Firik Bava yaşamı boyunca Alevi Kızılbaş geleneğine, yol'una, ritüellere ve öğretisine göre yaşayan ve bu öğretiyi topluma da sözleriyle, şiirleriyle ileten bir bilgedir. O, Alevi Kızılbaş sözlü geleneğinin en önemli temsilcilerinden biridir ve her Kızılbaş gibi devletin, sistemin, egemenler zulüm dünyasındaki acıları tatmış, bu büyük acılarla sayısız kere yüz yüze gelmiştir.

Hem belki de dünyanın en büyük acısını yaşamıştır Firik Dede. Bir gün, oğlu Behzat Firik, abisiyle birlikte evlerinden ‘aranmakta olan teröristlerin yerini göstermeleri” gerekçesiyle alınırlar. Aranan kişilerle ilgili herhangi bir bilgileri olmadığını söyleseler de bir ormanda işkenceye tabi tutulurlar. Behzat Firik abisinin gözleri önünde bir ağaca bağlanır, ağacın etrafında ateşler yakılır ve sonra bizzat “kulaksız yüzbaşı” diye tanınan faşist işkenceci Aytekin İçmez tarafından gözlerine kasatura ile mil çekilerek ve diri diri yakılarak öldürülür. Ve Firik Baba bu acıyı son nefesine kadar asla unutmaz, unutamaz. Oğlunun ölümünden sonra yas tutup sakallarını hiç kesmez. Yaşadığı süre boyunca Firik Dede’nin bir kez bile olsun gülümsemediği bilinir.

Firik Dede ve babası, 1925 yılındaki “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu” ile sadece Alevi Dergâhlarının kapatıldığı, Alevi Kızılbaş “Ana”, “Baba”, “Dede” ve “Pir”lerinin üfürükçü, muskacılarla aynıymış gibi kabul edildiği, bu yol önderlerinin yakalanıp gözaltına alındığı, mahkemelerde yargılandığı, Cem törenlerinin yasaklandığı dönemlerde de Cem düzenlediler. Defalarca gözaltına alınırlar. Ama asla kararlılıklarından, yol’dan ödün vermezler.

Firik Baba’yı tanımadığım, görmediğim halde yaşamımda çok ayrı değerli bir yeri vardır. 2004 yılında İstanbul’da düzenlenen bir etkinlikte sunum yaparken, Grup Munzur’un sound check işlemi birkaç dakika süreceğinden ben de Haydar Oğur’un “Dersim Kaç Behzat’ça Yangındır” şiirini okuyarak sunumu sürdürdüm. Şiir Behzat Firik’in nasıl yakılarak öldürüldüğünü anlatıyordu. Hüzünlü ve acı yüklüydü. Binlerce kişinin doldurduğu salondan 15-20 kişi şiiri dinleyip bitmesini beklemek yerine, saygısızca Grup Munzur’un bir an önce sahneye çıkması için ıslık çalmaya başladı. Israrlı ıslıklar ve alkışlar devam edince de, şiiri okumayı bırakıp bu düşüncesiz kişilere gerekli tepkiyi verdim ve şiiri sonuna kadar okuyup bitirdim.

Evet, şairin dediği gibi “her ölüm erken ölümdü”, ama abisinin gözlerinin önünde ağaca bağlandıktan sonra yakılarak katledilen Behzat Firik’in katledilmesi bambaşka bir ölümdü.

Evet, “her ölüm kalleşçeydi”, ama Behzat’ı öldürenler tarifsiz kalleştiler. Onların kalleşliklerinin tarifi yoktu, olamazdı.

İşte böylesine bir acıyı anlatan şiiri dinleme sabrını göstermeyenlere asla toleranslı davranmam söz konusu olamazdı. Umarım o ıslıkları çalanlar daha sonra yaptıklarından utanmışlardır.. Zira Tanrılar, Tanrıçalar bile Behzat Firik’in ölüm şeklinden utanmıştır. Ve Firik Bava oğlunu yitirdikten sonra konuşmayarak, susarak en büyük direniş derslerinden birisini vermiştir.

Firik Dede salt bir Alevi Kızılbaş halk bilgesi, dedesi değildir. O aynı zamanda 106 yıllık ömrü boyunca gördüğü, yaşadığı sevinçlerin, direnişlerin ve acıların da tarihi şahididir. Dersim tarihinin belleğidir. O, Dersim soykırımını yaşayan ve bunu sonraki kuşaklara da aktarandır. O’nun söylediği her söz, hayata bakışı bile birçok derslerle doludur. Bunu kendisiyle ilgili yapılan belgesel filmde görüp, kendisiyle sohbet eden ve tanıyanlardan dinleyince daha iyi anlıyoruz. Firik Dede için “İnsan-ı Kamil” adında bir belgesele imza atan yönetmen Buket Aydın, Firik dedeyi anlatırken “Bir kat yatak, bir kuzine, bir saz ve dört duvar” tanımını yapar. Bu tanımla,  hem yaşamının, hem yaşamını sürdürdüğü mekanın dünya mallarından nasıl arınmış bir yaşam sürdürmüş olduğunu anlıyoruz.

Firik Dede’nin oğlu Behzat Firik’in katledildiği günkü haykırış ve çığlıkları 1938 Dersim soykırımındaki acının çığlıklarıyla birleşir.  O acılarla özdeşleşir, içine kapanır ve o günden sonra Firik Dede hep susar.

Firik Dede, geride sadece acılarını, suskunluğunu bırakıp gitmedi. O giderken tüm bilgeliğini, ezgi ve deyişlerini bıraktı. “Değerlerinizi samancılara, tenekecilere satmayın, sarraflara satın” sözleriyle de Alevi - Kızılbaş yol ve öğretisini sözde değil, gerçek anlamda içselleştirmemizi öğütleyip gitti.

10 Temmuz 2007 tarihinde Hak’ka uğurladığımız ve koskoca, görkemli, aynı zamanda hüznün, acının, direnişin hiç eksilmediği bir tarihin tanığı, önemli bir yol önderi bu büyük bilgenin ve insan-ı kamil sayılan Firik Dedenin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Erdal YILDIRIM

10 Temmuz 2014

  Bu yazı 5055 defa okunmuştur.

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP

Bu Yazı'ya ilk yorum yapan siz olun.

  FACEBOOK YORUM

Yorum

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNANLAR

  SON YORUMLAR

  BİZİ TAKİP EDİN