Erdal YILDIRIM

Osmanlı Oyunlarında Bir Yenisi : Gençlik Kampı

Erdal YILDIRIM
  28-06-2023 09:45:00

Asimilasyoncular yüzyıllardır Alevi Kızılbaşlığa her türlü siyasi, mali, inançsal ve askeri saldırılarında yeterli bulmadıkları saldırı metotlarını geliştirmek; ayrımcı, ötekileştirici ve yok etmeye yönelik ve sadece düşmanlık olgusu üzerine bina ettikleri düşüncelerini gerçekleştirmek için yeni bir oyuna ve uygulamaya karar verdiler.

Osmanlının Şeyhülislamlık ve Hilafet makamlarının ardıllarının, cumhuriyetle birlikte sürdürdükleri asimile etme, yoketme politikaları yetmezmiş gibi, son 21 yılda da aynı görevi üstlenmiş olan mevcut iktidar, Aleviliği başkalaştırma, özünden uzaklaştırma politika ve uygulamalarına bir yenisini ekliyor. Bundan önceki yıllarda da başka projeleri gerçekleştirmiş olan inkârcılar, iktidarları boyunca aynı amaca hizmet için 'Abant Toplantıları, Alevi Çalıştayları, Açılımlar, Cami-Cemevi Projesi, Avrupa'ya gri pasaportlu Dedeler projesi ve Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı tesis ettiler. Yetmedi okullara imam ve din adam yerleştirilmesi demek olan ÇEDES’ programlarını ve projelerini devreye soktular. Şimdi de bir yenisi olan "Kamp" uygulamasını başlatıyor.

Bu duruma inkârcı, asimilasyoncular penceresinden bakıldığında son derece anlaşılır bir durum. Zira başta Müslümanlık ve tüm Semavi dinler zaten her dönemde, Alevi Kızılbaş inancına her tür saldırıyı gerçekleştirmekten kaçınmadılar. Bu da yeni bir saldırı.

Bunu da uygulamak istemeleri şaşırtıcı da değil. Alevi Kızılbaş inancının asimile edilmesini ilişkin uygulamalar bu gün sadece Türkiye'de değil, aynı zamanda Avrupa Birliği ülkelerinde de "entegrasyon" adı altında hızla devam ediyor.  

Ancak anlaşılmayan şey burada devreye giriyor. Bizlerin tarih boyu yaşadıklarımız orta yerde apaçık dururken bu saldırılara karşı nasıl bir tavır sergilediğimiz - sergileyeceğimiz ya da nasıl bir duruş göstereceğimiz önemli ve acil yanıt bekleyen bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Bu soruya net ve olumlu bir yanıt vermek şimdilik olanaklı değil. Bunun çok sayıda sebepleri olduğunu da biliyoruz.

Ancak, bugünlere gelirken bizim de eksiklerimiz, hatalarımız yok mu? Elbette var. Bunca hata ve eksik olmasaydı, iktidar bunları bu kadar kolay gerçekleştiremezdi. Ülke içinde kimi Alevi kurumlarının yöneticilerinin yıllardır kurumların  "Elektrik, Su faturalarını" bağlı olduğu belediyelere ödetmeye çalışması, hatta Aşure lokmalarını bile belediyeler üzerinden kitleye sunması, şatafatlı Lokma alma görsellerini hizmet sayması, Dernek, Dergâh, ve Cemevi gibi kurumların yöneticilerinin hem merkezi yönetim, hem de yerel yönetimlerle girdikleri kafa kol, çıkar ilişkisini gözden gelirsek, hata  yapmak ve caydırıcı olmaktan kurtulamayız. Kimi sözde ‘demokrat, sosyal demokrat’ siyasi partilere; hatta bazı yerlerde de Alevi düşmanı AKP'li belediyelere bile ritüellerimizin, ilkelerimizin uygulanmaması, kimi değerlerimizin adeta bu asimilatörlere peşkeş çekilmesi bugünlerin habercisiydi. Kimi hurumlarımız, ne yazık ki, partilerin, siyasi yapıların arka bahçesi haline dönüştü. Kimileri de yıllardır koltuk sevdalısı, bireysel rant, siyasal, sosyal makam peşinde koşan, makamı ve koltuğu asla teslim etmeyen Başkan, Dede ve Yöneticilerin elinde kaldığından hiç bir görev ve misyonu layıkıyla yerine getiremiyor bir durumda.

Yüzyıldır laikliğin olmadığı ve gerçek bir laikliğin olması için mücadele edilmesine rağmen, yine de "Elektrik ve Su faturalarının" kamu kurumlarına veya özünde kamu kurumu olan ve İçişlerine bağlı belediyelere ödettirilmek istenmesi, yıllardır haykırılan "Laiklik" vurgusu ve "Türkiye Laik değildir, Laik olacak" sloganını bile inkâr etmekten başka bir şey değildir.

Bu tarz bir politika ve uygulama asimilasyoncu ve ayrımcı, bölücü iktidar zihniyetinin ekmeğine yağ sürer, sürdü de. İktidar, geçtiğimiz aylarda Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) tarafından 100 yıldır uygulanan başkalaştırma, değiştirme, özünden uzaklaştırma politikalarına bir başka kamu kurumunu da ekleyerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde, Aleviliği yozlaştırma, Alevi Pirlerini devlet memuruna dönüştürme ve memur maaşı karşılığında emir kulu haline getirme kararı alıp 'Alevi Bektaşi Cem Evi Kültür Başkanlığını kurdu. 

Yine yakın zamanda okullara imam ve din adamları yerleştirmek demek olan "ÇEDES - Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” projesini devreye sokuldu. 

Şimdi son olarak da Gençlik ve Spor Bakanlığı, Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı olarak Alevi gençliği için 'Haremlik - Selamlık Kampların' tesis edilmesi yolunu seçti ve uygulamaya çalışıyor. 

Bu tarz bir politika ve uygulama asimilasyoncu (kültürün değiştirilmesi) ve  diskriminasyoncu (Ayrımcılık, bölücülük) iktidar zihniyetinin ekmeğine yağ surer, sürdü de. İktidar, geçtiğimiz aylarda Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) tarafından 100 yıldır uygulanan başkalaştırma, değiştirme, özünden uzaklaştırma politikalarına bir başka kamu kurumunu da ekleyerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde, Aleviliği yozlaştırma, Alevi Pirlerini devlet memuruna dönüştürme ve memur maaşı karşılığında emir kulu haline getirme kararı alıp 'Alevi Bektaşi Cem Evi Kültür Başkanlığını kurdu. 

Yine yakın zamanda okullara imam ve din adamları yerleştirmek demek olan "ÇEDES - Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” projesini devreye sokuldu. 

Şimdi son olarak da Gençlik ve Spor Bakanlığı, Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı olarak Alevi gençliği için 'Haremlik - Selamlık Kampların' tesis edilmesi yolunu seçti ve uygulamaya çalışıyor. 

Asimilasyon ve diskriminasyon nasıl ki, bir insanlık suçudur, bu 'Kamp düzenlemesi' de, hem Anayasa'da var olan sözde laiklik ilkesine aykırı, hem de Alevi öğretisine, temel hak ve özgürlüklere de vurulan büyük bir saldırı darbesidir. Başta  ailelere ve kurumlarımıza büyük görev düşüyor. Bu saldırıya karşı çok kararlı, güçlü bir direnç göstermek son derece yaşamsal bir öneme sahiptir. 

Alevi kurumlarının yöneticileri, kanaat önderleri, bu yaşanan ve gelecekte çok daha büyük olumsuz sancılara, olumsuz sonuçlara dönüşeceği, asimilasyonun daha büyük ölçeklerde hissedileceğine yol açacağı kesin olan duruma etkili bir şekilde karşı durmalı, alanlara çıkmalı, protestoları sözde değil, güçlü kılmalıdır. Aleviler, kurumları ve dostları asimilasyona karşı eşit yurttaşlık mücadele bayrağını yükseltmek zorundadır.

Aşk ile..

Erdal Yıldırım

27  Haziran 2023

 

  Bu yazı 3278 defa okunmuştur.

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP

Bu Yazı'ya ilk yorum yapan siz olun.

  FACEBOOK YORUM

Yorum

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNANLAR

  SON YORUMLAR

  BİZİ TAKİP EDİN