Mehmet Ali DEMİR
  21-08-2021 19:56:00

Din insanları sakin ve sessiz tutmanın en mükemmel yoludur

Yüzyıllar öncesinden Seneca’nın soğukkanlı sözleri, duruluğu ve yalınlığı ile etkilerken gerçekliğiyle kan donduruyor: “Din, halk tarafından ‘doğru’, bilge insanlar tarafından ‘sahte’ ve yöneticiler tarafından ‘kullanışlı’ kabul edilir.” Napolyon Bonapart, en az Seneca’nınki kadar yalın bir ifadeyle, ekliyor: “Din insanları sakin ve sessiz tutmanın en mükemmel yoludur. Yoksulların zenginleri öldürmesini önleyen dindir.”

Engels’in “her şeyin kendi varlığını akıl karşısında savunmak ya da tüm varoluş iddialarından vazgeçmek zorunda kaldığını” söyleyerek anlattığı Aydınlanma döneminde, pek çok filozof gibi D’Holbach da dinin bu sınavdan geçemediğini en açık bir dille söyleyenlerdendi. Dinlerin korkutucu tanrıları, D’Holbach’a göre, tepelerine sürekli felaketler yağdıran bir evrenin sırlarına akıl erdiremeyen, dehşete düşmüş insanların hayal ürünüydü. Din, hem felaketleri hem de doğanın düzenini bu tanrılara başvurarak açıklamaya çalışıyordu. Manüfaktür ve mekanik birbirini hızla geliştirirken, o güne dek ruha ya da tanrıya atfedilen hareketin maddenin bir özelliği olduğu düşüncesi geniş halk yığınlarına olmasa da, dönemin bilimsel uğraşlarını takip edenler arasında kabul görmüştü ve D’Holbach, “Bir tanrı olmadan doğanın açıklanamayacağını söylüyorsunuz, öyle mi? Bu demektir ki, çok az anlayabildiğiniz bir şeyi açıklamak için, hiç anlamadığınız bir ilk nedene ihtiyaç duyuyorsunuz.” diyordu. Ancak D’Holbach’ın kavgası dinin, yalnızca bilimsel düşünceye ve akla saldıran yönü olmadı. D’Holbach’ın, dine karşı kavga vermesinin en büyük nedeni, dinin insanı “tiranların mutlak iktidarına” teslim etmesiydi.

Köleliğini seven köle

20. yüzyılın ilk yarısında düzenin acımasızlığını romanlarına ürpertici bir “gerçeklikle” taşıyan Aldous Huxley, tiranlığın, “zorlanmaya ya da baskı uygulanmasına gerek duymayan çünkü köleliklerini seven kölelerden” oluştuğunu söylerken, D’Holbach gibi pek çok filozofun, din ile birincil kavga nedenlerini de açığa vurmuş oluyordu. Çünkü dinler, Aydınlanma dönemi Ansiklopedistler’inin sıklıkla vurguladığı gibi insanları birbirlerine karşı “barbarca eylemlere teşvik ederek tiranlığı onaylamakla” ya da krallara tanrının yeryüzündeki temsilcisi rolünü vererek mutlak bir sömürü iktidarını desteklemekle kalmıyor, insanı her bakımdan “küçültüyor” ve her şeyden öte, kendi gözünde köleleştiriyordu.

‘Titreyen ölümlüler kitlesi’

Roma döneminin büyük filozofu Lucretius, kendi döneminin dinini korku salmakla, “titreyen bir ölümlüler kitlesi” yaratmakla suçluyordu; bu sürekli korkunun insanı “yılgıya” mahkum ettiğinin altını çiziyordu. Lucretius, dünyayı tanrıların yarattığına da yönettiğine de karşı çıkan Epikuros’a yazdığı övgü dolu dizelerde şöyle diyordu: “Gözleri önünde, insan hayatı acınası bir durumda yerlere uzanmış, gök yüceltilerinden iğrenç görünümlü yüzünü ve dişlerini gösteren dinin ağırlığı altında yatıyordu. İlk kez bir Grek, bakışlarını kaldırıp ona dikmeye cesaret etti; karşı koymayı ilk olarak o göze aldı. Ne tanrılar üstüne anlatılan şeyler, ne onların yıldırımları, ne de gökyüzünün öfkeli homurtusu durdurabildi onu… Sımsıkı kapanmış doğa kapılarının çatırdadığını ilk olarak o işitti… Ve bu zafer bizi göksel güçlerle eşitledi.” Bugün insanlık bir kez daha dine boğulmak istenirken pek el üstünde tutulan “kutsala saygı” dayatması, zamanında filozoflar tarafından ciddiye alınmış olsaydı, bugün bildiğimiz felsefe tarihinden söz etmemiz imkansız olurdu.

Lucretius, din egemenliğinde insan hayatının “acınası” olduğunu söylüyor ve “dişlerini gösteren dinin” karşısında korkuyla yatmakta olan insanı ayağa kalkmaya, yürümeye, koşmaya, kendi zihninin tasarımları olan tanrılara teslim ettiği gökyüzüne uzanmaya ve kendine saygısını yeniden kazanmaya çağırıyordu.

Zayıf insan

Engels’in “Hepimiz Feuerbachçı olduk” sözü ünlüdür; Feuerbach, materyalizmin izinde, din insanın “çocukça halidir” diyordu. Hıristiyanlığın Özü adlı eserinde, tüm dinlerin özünü çıkarmaya çalışmıştı; vardığı sonuç, dinin insanın kendisiyle ahengini yok ettiği oldu. Feuerbach, dinin insanın kendine bakışını nasıl bozduğunu şu sözlerle anlattı: “Tanrı sonsuzdur ve insan sonlu; Tanrı mükemmeldir ve insan kusurludur; Tanrı ebedidir, insan geçici; Tanrı ‘her şeye kadir’dir ve insan zayıftır; Tanrı kutsal ve insan günahkardır”. Sınırlı, kusurlu, geçici, zayıf ve günahkar; dinin insanı işte budur; güvensiz ve yetinmecidir.

‘Büyük çocuklar yatağa’

Çocukluk benzetmesini, Schopenhauer’da da buluruz. Schopenhauer, “Liderler, başka çareleri kalmadığı zaman dini büyük çocuklarını yatağa göndermek için kullanır ve o yüzden bu kadar desteklerler” der, “Dinler ateşböcekleri gibidir: parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Belli oranda bir cehalet herhangi bir dinin var olabilmesi için gerekli koşul, onu yaşatacak araçtır. Otoriteden başka hiçbir şeye dayanmayan dini kurallar, mucizeler, vahiyler, dinler şüphesiz insanoğlunun sadece çocukluk dönemine uygun kısa-vadeli destekler. Ve kabul edilmeli ki insan ırkı, tüm tarihi ve fiziksel verilere bakarsak, şu an 60 yaşında bir adamın 100 katından daha yaşlı değil ve hâlâ çocukluğunu yaşıyor.” 21. yüzyılda bizler, bu açıdan, Schopenhauer’ın anlattığı durumun çok da ilerisinde değiliz; ancak Schopenhauer’ın, isyanında, insanlığın bu “çocukça” halden neden çıkamadığının başat nedenini görebiliyoruz.

Kuşkusuz, ilk söyleyen Schopenhauer değildir ve yüzyıllar öncesinden Seneca’nın soğukkanlı sözleri, duruluğu ve yalınlığı ile etkilerken gerçekliğiyle kan donduruyor: “Din, halk tarafından ‘doğru’, bilge insanlar tarafından ‘sahte’ ve yöneticiler tarafından ‘kullanışlı’ kabul edilir.” Napolyon Bonapart, en az Seneca’nınki kadar yalın bir ifadeyle, ekliyor: “Din insanları sakin ve sessiz tutmanın en mükemmel yoludur. Yoksulların zenginleri öldürmesini önleyen dindir.”

Sınıf mücadelesinde laiklik

Meslier’nin, “İnsanlık ancak son kral son papazın bağırsaklarıyla boğazlandığında kurtulacaktır” sözü çarpıcılığıyla, okuyan herkesin zihnine kazılmıştır; bir elimizde Napolyon ve bir elimizde Meslier, en açık şekliyle ortaya koyuyor: Din, ve tersinden laiklik mücadelesi, sınıf mücadelesinin parçasıdır ve can alıcı önemde bir parçadır.

Türkiye’de AKP’yi iktidara getirmek ve iktidarda tutabilmek için varını yoğunu ve kuşkusuz Türkiye’nin geleceğini ortaya koyan liberal güruhun, “laiklik tepeden inmecidir” sözünü diline doladığını biliyoruz. Peki din nasıl ayakta duruyor? Ve Schopenhauer ya da Feuerbach’ın diliyle sorarsak, insanlık neden “çocukça halinden” çıkamıyor?

Napolyon, büyük ve görkemli dini törenler düzenlemesi ile ünlü idi; “Bir din seçmek zorunda kalsaydım, tanrım evrensel bir yaşam verici olarak güneş olurdu” da onun sözüdür ama ünlü büyük törenlerini güneş için değil, inanmadığı Katoliklerin Tanrısı için düzenliyordu.

Burjuvazinin dine dönüşü

Yalçın Küçük, Sovyetler Birliği’nde Sosyalizmin Çözülüşü kitabında pek isabetli anlatıyor: “Belki de hiçbir devrim, Fransız Devrimi kadar din karşıtı bir felsefeye dayanmadı; Fransız devrimcileri pazar ayinlerini kaldırabilmek için haftayı yedi günden on güne çıkardılar. Bu, din karşıtlığının en sembolik göstergelerinden birisidir; Fransız Devrimi’nde, sosyalist devrimde aranan üç karşıtlıktan, aile, din ve mülkiyet karşıtlıklarından birisi, dinsizlik, son derece yoğun bir biçimde yer alıyor. Mülkiyet karşıtlığı, asillerin ve ruhban sınıfının büyük mülkiyetinedir; küçük ve orta mülkiyet Fransız Devrimi’nde büyük bir kutsallık kazanıyordu. Napolyon, mülkiyete dayalı bir rejimi din olmadan uzun süre sürdürmenin güçlüğünü görerek, Fransız Devrimi’nin din karşıtlığını hızla törpülüyor.”

İtaat jeneratörü

Sömürü düzenleri, hiç kuşkusuz sadece zor ile ayakta duramıyor; Napolyon’un deyişiyle “sükunet” ve bunun için de belli ölçüde “örgütlü cehalet” ve “rıza” her sömürü düzeninin olmazsa olmazıdır. Sömürü düzeni ayakta kalacaksa, insanın ve aklın bozulması elzemdir ve tam da bu nedenle din ile en büyük kavgaları vermiş iki grup, devrimciler ile filozoflar, dine baktıklarında her zaman bir büyük “korku”, “küçülme”, “bozma” ve “itaat” jeneratörü görmüşlerdir.

Fransız Aydınlanması’na giden yolda despotizm kavramını en derinden inceleyenlerden Montesquieu, “mutlak itaat, itaat edenlerin cehaletini şart koşar” diyordu; bir filozof daha ve işte Schopenhauer’in karanlığındayız. Montesquieu, İran Mektupları kitabında, dönemin sansürünü bertaraf edebilmek için despotizmi “Muhammedi din” üzerinden anlattı; bu dinin egemen olduğu imparatorluklarda, halkın, hükümdara karşı, şaşırtıcı ölçüde yüksek bir hürmet ve itaat gösterdiğini vurguluyordu. Montesquieu’nün gözünde İslam dini, mutlak itaatin oluşumuna büyük katkı sağlıyordu. Devamı mı, “Elle est une crainte ajoutée à la crainte”, despotizmde din korkuya korku ilave etme işlevi görüyordu.

Dinselleştirme

Fransız Devrimi’nde burjuvazi ise kendi devriminden ve laiklikten korkmayı öğrendi; artık “deneyimli” idi. “İtaat jeneratörüne”, dine ve dinselleştirmeye sarıldı. Sömürü arttıkça dinselleştirme de arttı. Tekeller ve emperyalizm, dini bir yanda sömürü düzenine, köleliğe rıza üretimi aracı ve diğer yanda sosyalist blok ülkelerine karşı olduğu kadar kapitalist ülkeler içinde yükselen işçi sınıfı hareketine karşı silah olarak kullandı. Amerika’nın bir dönem pek popüler ismi Samuel Huntington’ın, “20. yüzyılın sonlarında Amerikan yaşantısında görülen en çarpıcı ve beklenmedik gelişmelerden biri, dinin siyaset ve kültür alanında başat bir güç olarak yeniden ortaya çıkmasıdır” vurgusu ile Türkiye’nin pek yakından tanıdığı CIA şefi Graham Fuller’ın “Komünizme karşı İslam’ı kullandık” itirafı bu gerçeğin pek basit ifadeleri olarak tarihe geçti.

İnsanlık “çocukça halinden” çıkamamaktadır ve bunun en büyük nedeni, tekeller düzeninin, dini pompalamak zorunda olmasıdır. Çünkü sömürü düzeni, köleliğini sevenler imal edemedikçe ayakta kalamaz. Çünkü arsızlaşmış tekellerin, “işyerinde fazla tedbir aramak Allah’a inancı sarsar” hutbelerine inananlara, sendikaları ve sosyalistleri düşman bilenlere ihtiyacı vardır. Çünkü bu düzenin insanlıktan çıkmış insana ihtiyacı vardır. AKP’nin “fıtrat”ına, Lucretius’un tanrı, kader ve iktidar karşısında “titreyen ölümlüler kitlesine”, Feuerbach’ın “zayıf ve yetinmeci insanına”, Schopenhauer’in “büyük çocuklarına” ve  “karanlığına”, karanlığı korumak için de aydınlık korkusunu aydınlık düşmanlığına çeviren “kindar nesillere” ihtiyacı vardır.

İnsan tanrının koltuğuna göz dikince

19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılın başında Rusya’ya damgasını vuran devrimci hareketlerin estirdiği rüzgarın Dostoyevski’den Andreyev’e pek çok büyük Rus romancısı tarafından “insanın tanrılığa özenmesi” olarak görülmesini ve mahkum edilmesini pek ilginç ve, bir anlamda, pek yerinde bulmak durumundayız. Lucretius, “göksel güçlerle eşitlenme” demişti ve Dostoyevski’nin gözleri önünde yalnızca “doğanın kapıları” değil, insanın içine hapsedildiği düzenin duvarları çatırdıyordu; bizler kendi dilimizde “güneşi zapt etme” hedefi olarak biliyoruz. Bugününün ve geleceğinin kontrolünü eline alma iddiasındaki insan, tam da Dostoyevski’nin suçladığı gibi, kendini “dev aynasında görür”. Haklarının ve gücünün bilincindedir; dinin çizdiği “sınırlı, kusurlu, geçici, zayıf ve günahkar, kendine güvensiz” yaratıktan, “köleliğine sevdalı köleden” çok uzaktır. Devleşir.

Ünlü Eski Rejim ve Devrim kitabında Alexis de Tocqueville de “Canavar Devrim, önce ülke içindeki bütün kurumları yıkıyor, Tanrı’yı bile yerinden etmeye yöneliyor” yollu yazıyordu. Sonra mı, “Sonra sınırlarını taşıyor, imparatorlukları yıkıyor, kralları indiriyor ve halkları ezerek önünden sürüyor”. Tocqueville’in sözlerinde bir ölçüde, Diderot’nun başını çektiği Ansiklopedi’yi yasaklayan Savcı Omer Joly de Fleury’inin de hınç dolu sesini duyar gibiyiz: “Dini yıkmak ve halkları bağımsızlık yolunda kışkırtmak! İşte Aydınlanma!”

 

 Bilim ve gerçek

Deniz Hakan

 

 

  Bu yazı 7969 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 30 26 1 3 68 20 81 +48
2 Fenerbahçe 30 25 1 4 79 25 79 +54
3 Trabzonspor 30 15 11 4 51 40 49 +11
4 Beşiktaş 30 14 12 4 40 36 46 +4
5 Kasımpaşa 30 12 11 7 53 55 43 -2
6 Başakşehir FK 30 12 12 6 38 35 42 +3
7 Çaykur Rizespor 30 12 12 6 36 47 42 -11
8 Antalyaspor 30 10 9 11 35 33 41 +2
9 Adana Demirspor 30 9 9 12 46 39 39 +7
10 Alanyaspor 30 9 9 12 38 42 39 -4
11 Sivasspor 30 9 10 11 36 43 38 -7
12 Samsunspor 30 10 14 6 35 41 36 -6
13 Kayserispor 30 10 11 9 36 43 36 -7
14 MKE Ankaragücü 30 7 11 12 36 39 33 -3
15 Hatayspor 30 7 11 12 36 40 33 -4
16 Konyaspor 30 7 11 12 31 42 33 -11
17 Gaziantep FK 30 8 15 7 34 44 31 -10
18 Fatih Karagümrük 30 7 14 9 34 38 30 -4
19 Pendikspor 30 7 15 8 34 61 29 -27
20 İstanbulspor 30 3 20 7 22 55 13 -33
Takım O G M B A Y P AV
1 Eyüpspor 27 21 5 1 64 23 64 +41
2 Göztepe 27 17 5 5 45 15 56 +30
3 Sakaryaspor 27 13 6 8 41 28 47 +13
4 Çorum FK 27 13 8 6 44 28 45 +16
5 Kocaelispor 27 13 8 6 39 31 45 +8
6 Bodrumspor 27 12 7 8 35 19 44 +16
7 Boluspor 27 12 8 7 26 28 43 -2
8 Bandırmaspor 27 11 8 8 37 24 41 +13
9 Gençlerbirliği 27 10 7 10 31 26 40 +5
10 Erzurumspor FK 27 10 7 10 26 21 37 +5
11 Ümraniyespor 27 9 12 6 32 39 33 -7
12 Keçiörengücü 27 8 11 8 24 33 32 -9
13 Manisa FK 27 7 10 10 33 33 31 0
14 Şanlıurfaspor 27 6 12 9 23 30 27 -7
15 Tuzlaspor 27 7 14 6 26 43 27 -17
16 Adanaspor 27 8 16 3 21 40 27 -19
17 Altay 27 5 19 3 12 55 15 -43
18 Giresunspor 27 2 21 4 12 55 7 -43
Takım O G M B A Y P AV
1 Esenler Erokspor 30 21 5 4 67 26 67 +41
2 Bucaspor 1928 30 18 3 9 46 19 63 +27
3 Van Spor FK 30 19 5 6 50 31 63 +19
4 1461 Trabzon FK 30 16 6 8 56 32 56 +24
5 Yeni Mersin İdman Yurdu 30 15 6 9 42 25 54 +17
6 Ankaraspor 31 14 6 11 39 26 53 +13
7 Ankara Demirspor 30 13 12 5 35 32 44 +3
8 Karacabey Belediye Spor 31 11 10 10 32 29 43 +3
9 Beyoğlu Yeniçarşıspor 30 12 13 5 35 31 41 +4
10 Diyarbekir Spor 30 11 12 7 32 30 40 +2
11 Kırklarelispor 31 9 12 10 24 34 37 -10
12 Hes İlaç Afyonspor 30 8 11 11 18 28 35 -10
13 Nazilli Belediyespor 31 10 13 8 35 49 35 -14
14 Altınordu 30 8 12 10 34 31 34 +3
15 Serik Belediyespor 31 8 13 10 25 34 34 -9
16 Zonguldak Kömürspor 30 7 15 8 29 49 26 -20
17 Kırşehir Futbol SK 31 5 20 6 28 61 21 -33
18 Bursaspor 30 5 17 8 22 50 20 -28
19 Adıyaman FK 30 3 22 5 20 52 14 -32
Takım O G M B A Y P AV
1 Aliağa Futbol A.Ş. 24 17 0 7 50 12 58 +38
2 Kepezspor FAŞ 23 18 1 4 47 11 58 +36
3 52 Orduspor FK 24 12 7 5 30 22 41 +8
4 Ayvalıkgücü Belediyespor 23 11 6 6 28 19 39 +9
5 Edirnespor 23 11 8 4 37 22 37 +15
6 İnegöl Kafkas GK 23 9 6 8 24 23 35 +1
7 Mardin 1969 Spor 23 10 9 4 31 26 34 +5
8 K.Çekmece Sinopspor 24 9 9 6 33 25 33 +8
9 Artvin Hopaspor 23 8 8 7 30 22 31 +8
10 Karabük İdmanyurdu Spor 23 9 10 4 21 31 31 -10
11 Talasgücü Belediyespor 24 8 14 2 24 37 26 -13
12 Kırıkkalegücü FK 23 6 12 5 18 29 23 -11
13 Gümüşhanespor 24 4 11 9 18 37 21 -19
14 Malatya Arguvanspor 23 2 17 4 9 40 10 -31
15 Tarsus İdman Yurdu 23 2 18 3 16 60 9 -44
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 02/04/2024 İstanbulspor vs Çaykur Rizespor
 02/04/2024 Antalyaspor vs MKE Ankaragücü
 02/04/2024 Galatasaray vs Hatayspor
 02/04/2024 Gaziantep FK vs Alanyaspor
 03/04/2024 Sivasspor vs Fatih Karagümrük
 03/04/2024 Fenerbahçe vs Adana Demirspor
 03/04/2024 Kayserispor vs Kasımpaşa
 03/04/2024 Konyaspor vs Trabzonspor
 04/04/2024 Başakşehir FK vs Beşiktaş
 04/04/2024 Samsunspor vs Pendikspor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 02/04/2024 Keçiörengücü vs Çorum FK
 02/04/2024 Şanlıurfaspor vs Sakaryaspor
 02/04/2024 Boluspor vs Gençlerbirliği
 02/04/2024 Manisa FK vs Bodrum FK
 03/04/2024 Tuzlaspor vs Ümraniyespor
 03/04/2024 Adanaspor vs Eyüpspor
 03/04/2024 Altay vs Bandırmaspor
 03/04/2024 Kocaelispor vs Göztepe
 04/04/2024 Erzurumspor FK vs Giresunspor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 03/04/2024 Diyarbekir Spor vs Nazilli Belediyespor
 03/04/2024 Esenler Erokspor vs Beyoğlu Yeniçarşıspor
 03/04/2024 Hes İlaç Afyonspor vs Altınordu
 03/04/2024 Kırklarelispor vs Bucaspor 1928
 03/04/2024 Kırşehir Futbol SK vs Adıyaman FK
 03/04/2024 Van Spor FK vs Ankaraspor
 03/04/2024 Yeni Mersin İdman Yurdu vs Karacabey Belediye Spor
 03/04/2024 Zonguldak Kömürspor vs Bursaspor
 03/04/2024 1461 Trabzon FK vs Ankara Demirspor
 03/04/2024 Kırklarelispor - Bucaspor 1928 Kırklarelispor ligde evindeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Kırklarelispor yenilmez
 03/04/2024 Diyarbekir Spor - Nazilli Belediyespor Diyarbekir Spor ligdeki son 5 maçında hiç kazanamadı  Nazilli Belediyespor yenilmez
 03/04/2024 Van Spor FK - Ankaraspor Van Spor FK ligde evindeki son 7 maçını kazandı  Van Spor FK kazanır
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 03/04/2024 Artvin Hopaspor vs Edirnespor
 03/04/2024 Ayvalıkgücü Belediyespor vs Gümüşhanespor
 03/04/2024 K.Çekmece Sinopspor vs İnegöl Kafkas GK
 03/04/2024 Malatya Arguvanspor vs Kepezspor FAŞ
 03/04/2024 Mardin 1969 Spor vs Aliağa Futbol A.Ş.
 03/04/2024 Tarsus İdman Yurdu vs Kırıkkalegücü FK
 03/04/2024 52 Orduspor FK vs Karabük İdmanyurdu Spor
 03/04/2024 52 Orduspor FK - Karabük İdmanyurdu Spor 52 Orduspor FK ligde evindeki son 5 maçını kazandı  52 Orduspor FK kazanır
 03/04/2024 Tarsus İdman Yurdu - Kırıkkalegücü FK Kırıkkalegücü FK ligde deplasmandaki son 8 maçında hiç kazanamadı  Tarsus İdman Yurdu yenilmez
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
ŞANS OYUNLARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI