Bence Anadolu’nun tarihi süreçi öz olarak şöyledir:
Baba İsak İle Baba İlyas önderliğinde baş gösteren huruç hareketi ile Moğolların baskısı sonucu dağılan Anadolu Selçuklu devletinin coğrafyasında 22 civarında beylik denilen devlet kurulup, kendi aralarında mücadele etmeye başlıyorlar.
Beylik denilen bu devletlerin tümünde Babayilerin hem katkısı hemde etkisi var; Osmanlı beyliğinin oluşmasında da bu etkinin olması normal; burada abartılacak hiç bir şey yok.
Vileyet Namede Hacı Bektaş'ın "Rum ülkesine Türkmen içinde Zülkadirli ilinde Bozok'tan girdi" diye ifade edilir (Hacı Bektaş -İbrahim'i Hacı bölümüne bakınız)
O zaman Dulkadirli ülkesi Memluklu devletinin himayesi altında ya da şöyle diyelim onların himayesinde oluşuyor.
Hacı Bektaş, Serçeşmemiz olan Dergahını Dulkadiroğlu oymağının etkin olduğu coğrafya içine oluşturuyor.
Hacı Bektaş'a, Dergahın yerinin değiştirilmesi üç defa öneriliyor üçünü de reddediyor ( bakınız Velayet name Hırkadağı bölümü)
Osmanlı Beyliği, Bizans kralı ile Sırp kralı başta olmak üzere Avrupa güçleri ile ittifaklar kurarak Rum diyarındaki bu Türkmen beyliklerini işgal edip ilhak etmeye başlıyor.
Bunun üzerine, ülkeleri Osmanlılar' tarafından ilhak edilen Türkmen devletlerinin önderleri, kurtarıcı olarak Timur'a başvuruyorlar. Karaman oğlu Mehmet Bey’in yazdığı mektup ile Timur'un haki payına gidiyorlar.
Sonuç olarak Timur, Osmanlılar tarafından ülkeleri işgal edilen Türkmen devletlerinin (beyliklerinin) daveti üzere, Yıldırım Beyazıd'dan bu beylikleri kurtarmak için Osmanlı'ya savaş açıp Rum diyarına yürüyor.
1402'deki Ankara savaşında Beyazıd'ın etrafında Sırp kıralı, Bizans Prensinden oluşan bir Balkan federasyonu oluşurken, Timur'un etrafında Türkmen Cephesi oluşuyor.
Savaş anında da Osmalı ordusunda bulunan Türkmen askerlerinin, Timur'un safına geçmesi sonucu Ankara savaşını Timur kazanıyor; bu halin anlaşılması için Machiavelli’yi okumak gerekiyor.
Timur'un Urum diyarı denilen Anadolu'ya gelişinde ona en büyük yardımı, öncülüğü Akkoyunlu federasyonun Temsilcisi olan Uzun Hasan'ın dedesi Kara Yülük Osman yaptığı için, Tımur Diyarbekir ülkesini Akkoyunlulara veriyor( bakınız Walter Hınz, Şeyh Cüneyd ve Uzun Hasan kitabı). Diyar’ı Bekr o zaman bir ülke başşehri Tiğran, bu günkü Diyarbakır’ın adı o zaman Kara Amid
Ankara savaşını kazanan Timur, Türkmen beylerine verdiği sözü tutup, bu devletleri kendi yerleri olan bölgelerde tekrar kurduruyor. Dukas, Şikarı, Aşıkpaşa, Hadidi, Vb bütün tarihçiler bu tarihi aynen böyle anlatıyorlar, isteyen oralara bakabilir. (Anadolu tarihinin gizlenen yanı adlı kitabımda bu başlıklı yazımda bu alıntılar var)
Timur, Ankara savaşından sonra Anadolu’dan giderken, Erdebil’de Safevi Dergahının Şeyhi, Şeyh Ali Baba ile görüşüyor. Şeyh Ali babadan çok etkilenen Timur, Şeyh Ali’nin isteği üzere Osmanlı’dan aldığı kimi kaynaklarda 30 bin, kimi kaynaklarda da 40 bin diye geçen savaş esirini Safevi Dergahına bağışlıyor.
Timur’un bağışladığı bu esirleri, Safevi dervişleri eğitip, herkesi eski yurtlarına yani Anadoluya gönderiyorlar. Bunlar Safevi Dergahının Anadoluda taraftarları olup, Safeviler’in çalışmalarını yürütüyorlar. Anadoluda Şah İsmail Safevi Devletini kurunca, onun destekleyicilerinin bir kısmı Timur’un Safevi dergahına bağışladığı bu savaş esirleri.
Safeviler’in Yani Şah İsmail’in Anadolu’daki etkisini anlamak için burada şu ayrıntıyı da söylemem gerekiyor. Akkoyunlu sultanı Uzun Hasan, Safevi Şeyhi, Şah İsmail’in dedesi Şeyh Cüneyd’i Akkoyunlu devletinin başşehri olan Diyarbakır’a davet edip, onu bacısı İle evlendiriyor.
Şeyh Cüneyd ile Uzun Hasan’ın bacısının evliliğinden Şeyh Haydar dünyaya geliyor. Şeyh Haydar Safevi Tarikatının taraftarlarını 12 dilimli, “Tacı Haydar” denilen Kırmızı börk giydirdiği için, bundan sonra bunlara “Kızılbaşlar” deniyor; Kızılbaş tabiri buradan çıkıyor.
Uzun Hasan, bacısınında oğlu olan Şeyh Haydarı kızı İle evlendiriyor. Bu evlilikten, Şeyh Yar Ali, Şah İsmail ile Şeyh İbrahim dünyaya geliyor.
Uzun Hasan ölünce, Uzun Hasan’ın oğulları arasında taht kavgası çıkıyor, işte bu sırada Uzun Hasan’ın oğulları ölünce, Akkoyunlu Devletinde ileri gelen Türkmen oymakları, Uzun Hasan’ın kızının da oğlu olan Şah İsmail’in etrafında birleşip, Kızılbaş Safevi Devletini kuruyorlar. Bu tarihi süreci bir bütün olarak görmezsek, tarih anlaşılamaz deyip başka bir baba geçiyorum.
Ankara Savaşında Türkmen'lerin Timur'u desteklemesi sonucu yıkılan Osmanlı devleti on ya da on bir yıl sonra tekrar oluşuyor. Timur’un yıkmasından 11 yıl sonra tekrar kurulan Osmanlı Devletine ikinci Osmanlı Devleti demek gerekir.
Osmanlı Devletinin bu ikinci kuruluşu, devşirmelerin etkisi altında kuruluyor. Bunlar, yani bu devşirmeler bundan sonra Türkmenlere iyi gözle bakmıyor; bu konuyu Faruk Sümer, “Safevi Devletinin kuruluşu” ile “Oğuzlar” adlı kitabında çok güzel yazmış; konuyu merak eden oradan okumalıdır.
Osmanlı Devletinin ikinci kuruluşundan sonra genel olarak Türkmenler, özel olarakta “Işık tayfesi” denen Kızılbaşlar övey evlat muamelesi görüyor; birini aşağılamak için ona "Terk" demek yetiyor, “Terk” Arap aksanına göre “Türk” demek, Terk'in çoğulu Etrâk; "etrâk-ı bi idrak" tabiri buradan geliyor (Konu için Yusuf Akçura'nın, "Yeni Türk Devletinin öncüleri" kitabına bakın)
Osmanlı Devleti ikinci kez kuruluşundan sonra, tekrar güçlenince Anadolu'daki bu devletleri tekrar işgal etmeye başlıyorlar. Bu işgallerden dört ya da beş yıl sonrada ülkesi işgal edilen Beyza'da ailelerin Önderliğinde Osmanlı'nın işgaline karşı bir başkaldırı oluyor; bu başkaldırılara o zaman "huruç etmek" deniyor. Bu başkaldırılara isyan demek doğru değil bunlar işgalciye karşı direniş.
Bu isyanların tümü, ülkeleri işgal edilen yerel halkın başkaldırısıdır; bu din - iman savaşı değildir, öncelikle bunun iyi anlaşılması gerekir.
Osmalı Devletinin en son işgal edip, ilhak ettiği ülke Dulkadirli ülkesidir (tarih 1522).
Dulkadiroğlu devleti, resmi olarak 185 yıl yaşıyor. Dulkadiroğlu Devleti 1522'yılında Osmanlı Devletince ilhak ediliyor.
Dulkadıroğlu devletinin ilhakından beş - altı yıl sonra, Önce Dulkadirli beyzadelerinden Baba Zünnün önderliğinde bir başkaldırı (isyan) başlıyor, bu bir yıl sonra Deli Dündar ile Kalender Çelebi önderliğindeki
Hareketle birleşerek büyüyor.
Bence Kalender Çelebi, ne kadar manevi lider olsada, Dulkadiroğlu beyzadelerinden Deli Dündar önderliğindeki harekete destek oluyor. Kalender Çelebi’nin buraya katılımıda bu hareketin başlamasından sonradır. Yani bu bir din - iman savaşı değil Osmanlı'nın işgaline karşı Dulkadiroğlu ülkesinin hanedan ailelerinin önderliğinde başlatılan bir savaştır; o zamanlar buna "huruç etmek" deniyor.
Yukarda cep telefonumla kısaca yazdığım gibi isyan denilen bu başkaldırılar, ülkeleri işgal edilen halkın doğal, haklı baş kaldırışıdır. Konu bu perspektifle yeniden konuşulup yazılmalıdır. Kalender Çelebi'nin 1527 yılındaki huruç hareketi bastırıldıktan sonra, bu çapta bir hareket daha yapılamıyor. Bundan sonra Osmanlı zulmüne tepkiler sosyal eşkiyalık şeklini alıyor.
Osmanlı padişahı Kalender ÇELEBİ isyanından 23 yıl sonra yani 1550’de Serçeşmemiz olan Hacı Bektaş Dergahına kaynı Sersem Ali babayı atıyor; Çelebiler ile Pir Sultan gibi Alevi önderleri, “Bozuk düzende düzgün çark olmaz” diye bu atamaya karşı geliyorlar. Böylece Alevilikte yol ayrımı; Babagan Bektaşiler ile ÇELEBİ ayrımı tarih sahnesine çıkıp, yaşanmaya başlıyor. Bu ayrılık sürecinde Çelebilerin safına karşı çıkıp Osmanlı Devletinin taraftarlarını destekleyen zümreler çıkıyor; Osmanlı Devleti kendi safına geçen kesimlere kayırma belgesi olan Şecere denilen belgeler veriyor; bu mücadele için Hacı Bektaşın evladı yoktur diye tezler oluşturuluyor. İşte bu mücadele sürecinde bir ihbarla yakalanan Pir Sultan mahlasını kullanan Koca Haydar, 1563’lü yıllarda asılıyor. Bu tarihi Çelebiler zamanı adlı kitabımda ayrıntılı olarak yazdım. Bundan sonrada yazacağım.
Aşk ile
Rıza Aydın
11 Ağustos 2017 Kaymak Köyü
Not: Bilgisayarla internete giremediğimden telefonla yazdım; kusurları aff