İSTANBUL SÖZLEŞMESĮ

Toplumsal uyanış ve mücadele Kadın aydınlanması farkındalığı ile başlar.

Kadının içinde olmadığı,hiçbir örgütleme, o örgütlenmenin vereceği mücadele asla başarılı olmayacaktır.

Aleviler örgütleri ,Ülke başta olmak üzere ,bulundukları her yerde Kadın merkezli, özelikle Kadınların gelişmesi iradesini yansıtması için her çaba ve emeği vermek zorundadırlar.

Kadına yönelik sesizliğin ,edilgen davranışlar ,erkek egemenlerin davranışlarının kabulü şiddet ve suça ortak olmak olduğunu bunun ne Alevilikle,nede çağdaş aydın düşünce ile örtüşmediğini bilinmelidir.

Dünyadaki gelişmeler, Pandemi süreci,kadınların yaşadığı sorunlar,şiddet,Ülkemizdeki durum, Kadın kimliği algılarımız, ve mücadele alanlarında kadınların yeri önemli gündemlerimizdir.

“İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Sözleşmesi”, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmış, 1 Ağustos 2014 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. “Bu Sözleşme, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşmedir.

Sözleşme, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi, her türlü şiddet mağduru olan kadınların korunması, kadınlara şiddet yaşatanların etkili kovuşturulması ve cezalandırılması ve bu konulara çok yönlü stratejilerle yaklaşma gereğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda Sözleşme’de, devletin bütün alanlarda politika saptarken ve uygularken toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi perspektiflerinin olması şiddetle etkili mücadele için olmazsa olmaz olarak görülmektedir.”

Bir çekimser oy dışında TBMM'de oybirliğiyle yasalaştırıp kendi iç hukukumuzun parçası kıldığımız bu Sözleşme’ye dair “Yasaların Kararname / Genelge / Yönetmelik ile kaldırılamayacağına dair yasal tartışmayı" bir yana bırakarak kadına yönelik şiddet ,  Korkunun, bencilliğin, gururun,geri kültürel değerler,dinsel bağnaz vurgularla oluşturulan mahalle baskılarının sonucudur.

İSTANBUL sözleşmesinin Ülkemizde imzalanarak yürürlüğe girmesi elbette özelikle Kadın mücadelesindeki emeğin bedellerin sonucudur.

Kadın düşmanı gerici faşizan kafalar,politikalar üzerinden her daim Kadınlara tehdit ve şiddetin en önemli unsurlarıdır.

Resmi verilere göre Ülkemizde şiddet sonucunda meydana gelen Kadın ölümleri bazen bir günde iki Ölüme tekabül etmektedir.

Bir yılın bilançosu korkunçtur. Buna rağmen Kadın ve şiddet konusunda sorumlu yönetim makamlarının genelge ile Kadın kazanımı sözleşmeyi iptal ettik oldu bittisi ile sonuç almaya çalışması,işlenen,işlenecek olan her Cinayetlerin suç  ortağı olma iradesini göstermesidir.

Kadın mücadelesindeki farkında olan,emek veren her Canımız bunun bilincindedir.

Alevi Kadınların gerek Ülkede gereksede Avrupa'da ve Dünyanın nersinde olursa olsun Ülkemizde gelişen  Kadın düşmanı politikalara karşsında sesiz edilgen davranması elbette beklenemez..!

Daha güçlü örgülenmeler ile daha ses getiren kampanyalarla tüm medeni Dünya nezdinde Ülkemizde yaşanan yaşanabilecek her türlü kötülükleri, riskiler anlatması en önemli görev sorumluluk olarak durmaktadır.

Erkek egemenlerin düşünce yapsını özümseyen Kadının Fiziksel,biyolojik özeliklerinin Kadın olması,  onu kadın mücadelesine dahil etmiyeceği gibi hemcinslerine karşısında konumlanması demektir.

Geri Kültürel gelenek ve davranışların yanı sıra kapitalizmin Kadınlara biçilen rolünüde Alevi  çağdaş ,aydınlık düşünce ,Kadınları bilinçle red etmelidir.

Eşitlik mücadelesini ancak bilinci farkındalığı gelişmiş kadınların doğru şekilde verebileceğinide bilmemiz gereken bir konudur.

Aleviliği dogmatik semavi din ve inançların parçası gibi görmek buna göre tespit ve davranışlarda bulunmak Kadınlara ikincil rol biçme,eşitlik hakkının ihlali olduğunuda bilmemiz gerekir.

İnsan-ı Kâmil olmak için girilen,gidilen  bu YOL  ,da mücadele veren ,dik duran cümle canlara..

Muhabetle gönüllerin birliğine.

Beyhan ipek

07.05.2021