Sibel ÖZBUDUN
  16-12-2023 14:09:00

"HİÇKİMSENİN CUMHURİYETİ"... Mİ? YA DA 100. YIL VESİLESİYLE KADİR CANGIZBAY'I DÜŞÜNMEK[*]

SİBEL ÖZBUDUN

 

"Herkesin suskun olduğu

bir cumhuriyette,

özgürlüğün varlığı tartışılır."[1]

 

Cumhuriyet'in 100. Yılı'nı eda ettik. 10. Yıl, 50. Yıl gibi onlu sayı sisteminde "dönüm noktası" anlamı atfedilen yıldönümlerine göre, 100. yıl "resmî" törenleri, "katılım"dan çok, "temaşa"ya yönelikti.

Oysa örneğin, "kurucu baba"ların hemen tümünün hayatta olduğu 10. Yıl'ı kutlama faaliyetlerine bakıldığında, her bir yurttaşın şu ya da bu biçimde törenselliğe katılmasının esas alındığı görülür. Hazırlıklar aylar önce başlamış, kutlamalar için özel bir yasa çıkartılmış, tüm ülkede tüm kent ve kasabalarda, mümkün olduğunca çok yurttaşı kutlamalara katacak yöntem ve araçlar en ince ayrıntısına dek saptanmıştır: Konferanslar, halk kürsüleri, konserler, afişler, bildiriler, geçitler... Evet, oldukça "denetimli" bir katılımdır bu; "Cumhuriyet Bayramı"nın nasıl kutlanacağı irili ufaklı bürokratlarca, tören giysilerinin renginden resmigeçitlerin hangi sıralamaya göre yapılacağına, hangi şiirlerin okunup hangi türküleri söyleneceğine dek ayrıntılarıyla tespit edilmiştir.[2]

100. Yıl "resmî" kutlamaları ise, adeta "katılımsızlık" üzerine kurulmuştu. Cumhuriyet Devleti"ni kendine özgü bir "başkanlık sistemi"yle büyük ölçüde kontrolü altına almış olan AKP iktidarı, olayı -İstanbul Boğazı'nda gerçekleştirilen ve Tayyip Erdoğan'ın "Vahideddin Köşü"nden izlediği "technofest" (TOGG'lar geçidi, savaş uçakları, TCG Anadolu başta, 100 gemilik geçit, Solotürk...) ile halkın pasif izleyiciler konumunda tutulduğu bir "temaşa" düzeyinde tutmaya özen gösterdi. Dahası, iktidarın 100. Yıl'ı kutlamaya dönük her girişiminde vurgusu, 20 yılda, 80 yılda yapılandan daha fazlasını gerçekleştirdikleri söylemi üzerineydi. Bir yüzyıl kapanmış, Türkiye ikinci yüzyıla girmişti: AKP'nin yüzyılı... "Cumhuriyetimiz, hiç olmadığı kadar güvendedir, emin ve ehil ellerdedir," diye yazıyordu RTE Anıtkabir defterine...

Muhalefet, özellikle CHP ise 100. Yıl kutlamalarını, elinde bulunan yerel yönetimler aracılığıyla (hele ki yaklaşan yerel seçimler göz önünde bulundurulduğunda) AKP iktidarına karşı bir gövde gösterisine dönüştürme çabasına girdi: AKP cenahının Mustafa Kemal'i olabildiğince ikinci plana itip RTE'yi öne çıkarma girişimlerine karşı şedid bir Atatürk vurgusu, halkın en kitlesel biçimde katılması için tüm olanakların seferber edildiği bayraklı yürüyüşler, evlere bayrak asma çağrıları, halk miting/ konserleri... Ana muhalefet partisi her bir yurttaşı kutlamalara gövdesi ve ruhuyla katılmaya, Atatürk'e, devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine, özellikle de Laikliğe bağlılığını sergilemeye çağırdı. AKP'nin iktidar öncesinde eleştirip durduğu "elitizm" pozisyonuna bu kez protokolleri, resepsiyonları, resmigeçitleri, CSO konserleri ile iktidar partisi düşmüş, yılların "elitist"i CHP ise "halkla kaynaşmıştı"...

Ama, 100. Yıl kutlamalarının "şampiyon"u hiç kuşku yok ki 29 Ekim'den önce haftalar boyu TV reklam kuşaklarını işgal eden özel sektör/şirketler idi. Haftalar boyunca, Cumhuriyet'in kendileriyle anlam kazandığını, kendileri olmasaydı Cumhuriyet ideallerini gerçekleştirmenin imkânsız olacağını, bugün yurttaşlar mutlu, neşeli, gururlu, mamur-müreffeh bir yaşam sürüyorsa -en azından ekranda boy gösterenler öyle gözüküyordu- bunun Cumhuriyet'in, ama en çok da Cumhuriyet rejiminin kendilerine açtığı olanaklar ve bu olanakları kullanmayı bilmeleri sayesinde olduğunu belletip durdular.

Ve "alternatif": sosyalist solun bir kesimi, özellikle TKP kökenli partiler (TKP, TKH, TİP, ama aynı zamanda Sol Parti), kendini akıntıdan uzak tutamadı. Kimi daha kayıtsız-şartsız, kimi daha rezervli, 100. Yıl'ı sahiplendiler, "laiklik" vurgusu yaptılar, AKP iktidarının Cumhuriyet rejimini ortadan kaldırma girişimlerini lanetlediler... "Demokrasi" vurgusuyla Türk bayraklı yürüyüşler düzenlediler

Bir başka deyişle, farklı kesimler, 100. yılı kendi meşreplerince yorumlayıp temellük etti, vurguladı ya da silikleştirdi... Öyle ya, cumhuriyet nihayetinde bir "Res publica" idi: kamusal (herkese ait) "şey"...

Bu noktada gel de 22 Temmuz 2023'de yitirdiğimiz sosyolog Kadir Cangızbay'ı anımsama... Türkiye Cumhuriyeti'nin "ne'liği" üzerine son derece dikkate değer yazılarında, Cumhuriyet'in klasik anlamıyla "sınıf" özelliği sergilemeyen Osmanlı'nın bürokratları tarafından kurulduğunu belirtir: "Osmanlı'da ne aristokrasi vardır, ne de burjuvazi. Ayrıca Osmanlı'da kiliseler ve milletler vardır; ama bir Osmanlı Kilisesi, bir Osmanlı milleti ve de bir Osmanlı metropolü, yani bir ana/çekirdek-vatan yoktur. Bürokrat ise, devşirme-kapıkulu geleneği doğrultusunda yer alır: devşirme-kapıkulu, yani devlet tarafından özel olarak ailesizleştirilmiş, kavimsizleştirilmiş, vatansızlaştırılmış, işte o yüzden de her şeyi devlet, kendisi de ancak bu devletle/devlette bir şey ve bu devletin dayandığı tek şey aslında kendisi"[3] diye betimlediği bürokrasi...

Devşirme'nin yerini geç Osmanlı'da muhacirler alacaktır; İttihat Terakki (sonra da Kemalist) kadroları dolduran Balkan ve Kafkas kökenli asker-sivil bürokratlar... Bu "memur"lar, olmadık bir işe kalkışarak "amir"lerini, yani Halife/Sultan'ı devirdiklerinde, bürokrasi kendi kendisinin (ya da daha doğru bir deyişle iktidarın) tek meşru biçimi/meşruiyet kaynağı hâline gelecektir. Artık iş, bu iktidarın üzerine yerleşeceği "ulus"u biçimlendirmeye kalmıştır: "Ancak söz konusu teşkilâtlanma biçimi (ulus-devlet - b.n.) Cumhuriyet'i kuran bürokratlar tarafından, kendi egemenliklerini üzerinde kurup meşrulaştıracakları ve kalıcı kılacakları zemin olarak görülür ki, bu durumda artık toplum, tesviye edilecek ham zemin/engebeli arazi, toplumsal olan da tasfiye edilecek arıza/çıkıntı/engel/münasebetsizliktir: kendi kontrolü dışındaki her türlü toplumsal düzenleme mekanizması etkisiz kılınacak, bunun için de ya doğrudan ve tümden yok/ edilecek/ sayılacak, yok eğer yok/ edilecek/ sayılacak gibi değilse kontrol altına alınmak üzere devletleştirilecek, devlete bağlanacaktır."[4]

Bu hâliyle Türkiye Cumhuriyeti, yersiz-yurtsuzlaşmış/köksüzleşmiş bir (muhacir) bürokrasi eliyle dil, din, etnisite, aşiret, hemşehrilik vb. vb. her türlü primordiyal bağ(lılığ)ından arındırılarak "hiçkimseleştirilmiş" bir toplum üzerinde şekillenmiştir: Hiçkimsenin Cumhuriyeti... Cangızbay bu tip bir "aidiyetsizleştirme"nin, diyelim ki (idealize ettiği) Fransız Cumhuriyeti'nin her türlü (etnik, yerel, dinsel, sınıfsal...) aidiyete karşı kayıtsız ve eşit mesafeli olup bunu "eşit yurttaşlık" temelinde tezahür ettiren "res publica"sından farklı olduğunu ima eder. Bu vak'ada devlet yurttaşların kimlik/aidiyetleri karşısında kayıtsız, bunlara eşit mesafede değildir: tersine devleti elinde tutan bürokrasi, yurttaşları tümüyle kendi denetimi altında, tek-tip ve ideal bir kalıba dökme çabası içindedir: bir "devlet dini" olarak kurgulandığı ölçüde Sünni-Müslüman, kurgulanmış hâliyle Türk (çünkü bu göçler coğrafyasında "Türk", bir kurguydu), dış görünüşü, yaşam tarzı, teknolojisi ile Batılı/medeni, duygu dünyasında milliyetçi... (Kayserili "milli şair" Behçet Kemal Çağlar, otobiyografik şiiri "Hâl Tercemesi'nde bu "kombine etkilenim"i şu dizelerle anlatır: "Büyük anam 'Yasin', babam 'Türküm ben'/ Ezberletirlerdi kışın her gece./ Anam başucuma gelir, gizlice, Keloğlan masalı söyler giderdi./ Nutuk söyletmekti hocamın derdi./ Amcamın yanında askerdim dimdik./ Yazın köylü, kışın şehirli idik."[5])

Cangızbay anlatısını burada keser. Oysa öykünün devamı var...

Kurucu bürokrasinin bu "imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış kitle" tahayyülü, umduklarının tersine, hiç de "ebedi" olmayacaktı... Aslında bu "hiçkimsenin Cumhuriyeti"nin kimlere ait olacağı, daha İttihat Terakki'den itibaren kendini belli etmeye başlamıştı: İzmir İktisat Kongresi'yle birlikte, adı konuldu: Türkiye Cumhuriyeti "kapitalist kalkınma" yolunu seçmişti...

Kapitalist ilişkiler, "imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış kitle" tahayyülünü tedricen kemirecekti tabii. Yine de bu tahayyül devletin kollayıcı kanatları altında palazlanan yeniyetme burjuvazinin toprağına gübre olmayı uzun süre sürdürdü; öyle ya, madem ki "imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış kitle"ydik, o zaman işçilerin grev, iş yavaşlatma, işgal gibi "bozguncu" yollara tevessül etmesi, abesti. "İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış kitle"de kimse kimseyi sömürmezdi ki!

Türkiye burjuvazisi, himayesinde serpilip geliştiği, önüne yeni "lebensraum"lar seren (yalnızca teşvikler, kamu ihaleleri, vergi muafiyetleri değil, aynı zamanda Ermeni soykırımı, mübadele, Aşkale sürgünü, 6-7 Eylül gibi "muhteşem Özel Harp operasyonları" aracılığıyla sermaye transferi) devletin uzun süre gölgesinde seyretti. Ancak 1980'li yıllarda, neoliberal modelin küresel ölçekte galebe çalmasıyla birlikte, Turgut Özal şahsında rüştünü ilan kararı aldı. Oğul, babanın vesayetinden kurtulacaktı!... Üzerinde robdöşambr, ayağında şıpıdık terlikler, Cumhurbaşkanlığı muhafız alayını teftiş eden bir cumhurbaşkanı, kişisel bir "laubalilik"in göstergesi değil, dümeni ele geçirmekte olan, özgüveni zirvede bir burjuvazinin "vesayet rejimi"nden sıyrılma yolundaki gövde gösterisiydi...

Neoliberalizm, sermaye sınıfı içinde de çatallaşmalara yol açmıştı. "Marmara baronları"nın alışılageldik rotalarından çıkarak o güne dek akla gelmedik limanlara dümen kıran gözükara korsan burjuvalar (karapara oyunları, uyuşturucu ticareti dahil) yeni "sermaye birikim modelleri" geliştirerek, kliyantel ilişkilerin de desteğiyle sermaye sınıfına eklendiler. Mafya ayakçılığından oteller zinciri sahipliğine, medya patronluğuna, müteahhitliğe giden yol, kestirmeydi...

Bu katara son katılanlar ise AKP iktidarı ile birlikte önü açılan dindar-muhafazakâr taşra burjuvazisi (Anadolu Kaplanları) oldu... 15-20 yıl öncesine dek Anadolu kasabalarında bezirgânlık yapanlar, Türkiye'nin en zenginleri" listesinde ilk sıraları zorlar hâle geldi... Baş döndürücü bir hızla yükselmişlerdi... Kendileriyle birlikte, hayalleri de büyüdü, "ecdad"ın Viyana kapılarını zorladığı çağların nostaljisi, küreselleşme dalgasından nasiplendikleri ölçüde ete kemiğe büründü... O güne dek kendilerine "kapıcı" muamelesi yapmış Cumhuriyet elitlerinden rövanş vakti gelmişti... Onların "yurtta sulh/ cihanda sulh" şiarına sığan misak-ı milli'lerinin sınırları yıkılmalı, Türkiye ellerinde bir bölgesel, bölgesel de yetmez, bir küresel güce dönüşmeliydi! "Türkiye Yüzyılı" başlamıştı!

Başkanlık sisteminin "tek adam"cılığının tahkim edilen bu fütuhat fantazmalarının gerçekliğe uyarlığı sorunu bir yana, "iç pazar"da bol miktarda alıcısı olduğu belliydi. Kurucu kadronun "imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış" laik, Batılı(laşmış), vatan sevgisiyle dolu, diğerkâm, faziletli "ulus"u farklı farklı hırslar, özlemler, öfkeler, tutkular temelinde parçalanmış, "iyilik yap, denize at, balık bilmezse Hâlik bilir"den, "Gemisini kurtaran kaptan"lığa¸" "Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi"nden "Yağma Hasan'ın böreği"ne hızlı bir geçiş yapmıştı. "Hiçkimsenin Cumhuriyeti" kapanın elinde kalıyordu!

Peki hâl böyle iken, 100. Yıl coşkusuyla bayrağı kapıp sokaklara dökülen bir kısım sosyalistlerin umduğu üzre, CHP'nin bizi çağırdığı "Retro Cumhuriyet"e, dönmek mümkün mü? Ya da başka türlü sorayım: AKP'de tecessüm eden laiklik husumeti, Cumhuriyet'in "fabrika ayarlarına" dönmesiyle mi aşılır?

Bu iki sorunun yanıtı da, "Hayır"dır... Köprünün altından çok sular aktı. "Bu" cumhuriyetin yer yer birbiriyle çekişen, yer yer uzlaşan, birbirini kâh hırpalayıp kâh arkalayan, birden çok sahibi var artık: Marmara Baronları, Anadolu Kaplanları, "Teşkilât-ı mahsusa"nın evrildiği "vatanın (mafyavarî) delileri", ülkücüler, tarikatlar...

Ve de pek çok suçu: Mustafa Suphi ve 15'ler (1921), Zilan Deresi Katliamı (1930), Trakya pogromu (1934), Dersim Tertelesi (1937-38), Aşkale sürgünü (1943), 6-7 Eylül (1955), 12 Mart darbesi (1971), 1 Mayıs Katliamı (1977),16 Mart İstanbul Üniversitesi katliamı (1978), Balgat, Bahçelievler (1978), Maraş (1978), Çorum (1979) katliamları, 12 Eylül darbesi (1980), Sivas (1993) katliamı, Kürt bölgelerinde yürütülen "özel harp", Hrant Dink cinayeti (2007), Roboski (2011), Suruç (2015), Ankara Garı (2015) katliamları...

Bir başka deyişle, Cumhuriyet'in, 100 yıllık ömrüne gayrimüslim, Kürt, Alevi, solcu ve emekçilere karşı işlenmiş pek çok "suç" sığdı... "Laikliği savunmak" adına bunları görmezden gelmek, en hafif terimiyle, aymazlıktır...

"Peki, ya o zaman" mı?

Biz sosyalistlerin, devrimcilerin "yeni bir cumhuriyet"ten söz etmemiz gerekiyor. Tıpkı Avrupa'yı kasıp kavuran 1848 kalkışmasında "burjuvazinin burjuva cumhuriyeti, küçük burjuvazinin demokratik cumhuriyet, işçi sınıfının ise sosyal cumhuriyet istediğini" söyleyip "burjuva cumhuriyet"i "sermayenin egemenliği, emeğin köleliği" olarak mahkûm eden, ya da Paris Komünü'nü "Cumhuriyetin pozitif biçimi", "Sosyal Cumhuriyet" veya "Kızıl Cumhuriyet" olarak selamlayan[6] Karl Marx gibi:

 "(...) Cumhuriyet Fransa ve Avrupa'da yalnızca 'sosyal bir Cumhuriyet" olarak, yani sermaye ve toprak sahibi sınıfı devlet mekanizmasından dışlayarak onu Komün'le aşan, "toplumsal kurtuluş"u Komün'ün büyük hedefi olarak açıkça ilan eden ve böylelikle de Komün örgütlenmesi aracılığıyla toplumsal dönüşümü garanti altına alan bir Cumhuriyet olarak mümkündür."[7]

Kuşku yok, "Cumhuriyet" diyen sosyalistler, ikinci cümlede kasıtlarını bürokratların, sermayenin laik ya da İslamcı kanadının, ya da mafya babalarının, "serdengeçtilerin, gökbörülerin cumhuriyeti"nden ayrıştırarak, emekçilerin, ezilenlerin elinde, özgürlük, eşitlik ve kardeşliği gerçek anlamda güvence alacak bir "Sosyal(ist) Cumhuriyet" vurgusuyla açıklığa kavuşturmalıdırlar...

 

30 Ekim 2023 20:25:33, İstanbul.

 

N O T L A R

[*] Kaldıraç Dergisi, No: 269, Aralık 2023...

[1] Montesquieu.

[2] Bkz. Sibel Özbudun, "Cumhuriyet'in Törenleri," Kaldıraç, sayı 267, Ekim 2023, özellikle ss.59-64.

[3] Kadir Cangızbay, Hiçkimsenin Cumhuriyeti, Ütopya Yayınları, Ankara, 2000, s.26.

[4] A.y. s. 36.

[5] Behçet Kemal Çağlar, Benden İçeri, Ajans Türk Matbaası, 1960.

[6] Bruno Leipold, "Social Republic", 2018, sayı 2.

[7] Karl Marx, 1986b [1871]. First Draft of the Civil War in France. Marx Engels Collected Works, cilt 22, 437-514. Londra: Lawrence & Wishart.

 

  Bu yazı 2115 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 34 30 1 3 80 21 93 +59
2 Fenerbahçe 34 28 1 5 89 31 89 +58
3 Trabzonspor 33 17 12 4 56 43 55 +13
4 Başakşehir FK 34 15 12 7 46 39 52 +7
5 Beşiktaş 34 15 13 6 45 40 51 +5
6 Kasımpaşa 34 14 13 7 56 59 49 -3
7 Alanyaspor 34 12 10 12 49 46 48 +3
8 Sivasspor 34 12 10 12 41 45 48 -4
9 Çaykur Rizespor 33 14 13 6 43 49 48 -6
10 Antalyaspor 33 11 10 12 38 38 45 0
11 Adana Demirspor 34 9 11 14 49 47 41 +2
12 Kayserispor 34 11 13 10 39 48 40 -9
13 Samsunspor 34 10 15 9 37 44 39 -7
14 MKE Ankaragücü 33 8 12 13 40 43 37 -3
15 Konyaspor 34 8 14 12 34 48 36 -14
16 Gaziantep FK 33 9 17 7 37 50 34 -13
17 Fatih Karagümrük 33 8 16 9 37 42 33 -5
18 Hatayspor 34 7 15 12 38 48 33 -10
19 Pendikspor 34 7 18 9 38 70 30 -32
20 İstanbulspor 34 4 23 7 26 67 16 -41
Takım O G M B A Y P AV
1 Eyüpspor 32 23 6 3 73 28 72 +45
2 Göztepe 32 20 6 6 56 19 66 +37
3 Sakaryaspor 32 16 7 9 48 33 57 +15
4 Çorum FK 32 16 9 7 53 33 55 +20
5 Kocaelispor 32 16 9 7 48 36 55 +12
6 Bodrumspor 32 14 7 11 39 21 53 +18
7 Boluspor 32 14 10 8 31 33 50 -2
8 Bandırmaspor 32 12 9 11 47 30 47 +17
9 Gençlerbirliği 32 12 9 11 37 32 47 +5
10 Erzurumspor FK 32 12 9 11 30 28 44 +2
11 Keçiörengücü 32 10 13 9 32 40 39 -8
12 Manisa FK 32 8 11 13 39 38 37 +1
13 Ümraniyespor 32 10 15 7 36 46 37 -10
14 Şanlıurfaspor 32 8 14 10 29 36 34 -7
15 Tuzlaspor 32 8 14 10 32 46 34 -14
16 Adanaspor 32 9 17 6 25 45 33 -20
17 Altay 32 5 24 3 15 73 15 -58
18 Giresunspor 32 2 26 4 15 68 7 -53
Takım O G M B A Y P AV
1 Esenler Erokspor 35 25 5 5 77 29 80 +48
2 Van Spor FK 35 24 5 6 63 34 78 +29
3 Bucaspor 1928 35 20 5 10 51 24 70 +27
4 1461 Trabzon FK 35 20 6 9 66 35 69 +31
5 Yeni Mersin İdman Yurdu 35 16 9 10 48 31 58 +17
6 Ankaraspor 35 15 8 12 42 32 57 +10
7 Karacabey Belediye Spor 35 13 10 12 42 34 51 +8
8 Beyoğlu Yeniçarşıspor 35 14 14 7 44 37 49 +7
9 Ankara Demirspor 35 14 16 5 38 44 47 -6
10 Kırklarelispor 35 11 13 11 32 38 44 -6
11 Altınordu 35 10 13 12 42 36 42 +6
12 Diyarbekir Spor 34 11 14 9 36 37 42 -1
13 Hes İlaç Afyonspor 35 10 13 12 24 34 42 -10
14 Serik Belediyespor 35 10 15 10 29 39 40 -10
15 Nazilli Belediyespor 36 11 16 9 38 57 39 -19
16 Zonguldak Kömürspor 35 10 17 8 38 56 35 -18
17 Kırşehir Futbol SK 35 5 22 8 34 71 23 -37
18 Bursaspor 34 5 21 8 24 62 20 -38
19 Adıyaman FK 35 3 25 7 24 62 16 -38
Takım O G M B A Y P AV
1 Kepezspor FAŞ 28 22 2 4 67 18 70 +49
2 Aliağa Futbol A.Ş. 28 19 0 9 60 18 66 +42
3 Ayvalıkgücü Belediyespor 28 15 6 7 40 25 52 +15
4 52 Orduspor FK 28 14 7 7 40 28 49 +12
5 İnegöl Kafkas GK 28 13 7 8 37 30 47 +7
6 Edirnespor 28 13 10 5 45 28 44 +17
7 Mardin 1969 Spor 28 12 11 5 40 34 41 +6
8 K.Çekmece Sinopspor 28 10 10 8 41 31 38 +10
9 Karabük İdmanyurdu Spor 28 10 13 5 27 44 35 -17
10 Artvin Hopaspor 28 9 12 7 33 29 34 +4
11 Talasgücü Belediyespor 28 10 14 4 34 45 34 -11
12 Kırıkkalegücü FK 28 8 15 5 31 42 29 -11
13 Gümüşhanespor 28 4 14 10 25 49 22 -24
14 Malatya Arguvanspor 28 3 21 4 21 57 13 -36
15 Tarsus İdman Yurdu 28 2 22 4 20 83 10 -63
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 29/04/2024 Fatih Karagümrük vs Antalyaspor
 03/05/2024 Beşiktaş vs Çaykur Rizespor
 03/05/2024 MKE Ankaragücü vs Alanyaspor
 04/05/2024 İstanbulspor vs Adana Demirspor
 04/05/2024 Kayserispor vs Fatih Karagümrük
 04/05/2024 Samsunspor vs Trabzonspor
 05/05/2024 Başakşehir FK vs Kasımpaşa
 05/05/2024 Galatasaray vs Sivasspor
 05/05/2024 Gaziantep FK vs Hatayspor
 06/05/2024 Antalyaspor vs Pendikspor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 05/05/2024 Altay vs Adanaspor
 05/05/2024 Bandırmaspor vs Keçiörengücü
 05/05/2024 Bodrum FK vs Kocaelispor
 05/05/2024 Çorum FK vs Şanlıurfaspor
 05/05/2024 Eyüpspor vs Göztepe
 05/05/2024 Gençlerbirliği vs Giresunspor
 05/05/2024 Manisa FK vs Boluspor
 05/05/2024 Sakaryaspor vs Tuzlaspor
 05/05/2024 Ümraniyespor vs Erzurumspor FK
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 30/04/2024 Diyarbekir Spor vs Bursaspor
 04/05/2024 Adıyaman FK vs Hes İlaç Afyonspor
 04/05/2024 Altınordu vs Ankaraspor
 04/05/2024 Ankara Demirspor vs Yeni Mersin İdman Yurdu
 04/05/2024 Beyoğlu Yeniçarşıspor vs Karacabey Belediye Spor
 04/05/2024 Bucaspor 1928 vs Diyarbekir Spor
 04/05/2024 Bursaspor vs Van Spor FK
 04/05/2024 Kırklarelispor vs Zonguldak Kömürspor
 04/05/2024 Kırşehir Futbol SK vs 1461 Trabzon FK
 04/05/2024 Serik Belediyespor - Esenler Erokspor Esenler Erokspor ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Esenler Erokspor yenilmez
 04/05/2024 Bursaspor - Van Spor FK Bursaspor ligde evindeki son 12 maçında hiç kazanamadı  Van Spor FK yenilmez
 04/05/2024 Adıyaman FK - Hes İlaç Afyonspor Adıyaman FK ligdeki son 20 maçında hiç kazanamadı  Hes İlaç Afyonspor yenilmez
 04/05/2024 Bucaspor 1928 - Diyarbekir Spor Diyarbekir Spor ligdeki son 9 maçında hiç kazanamadı  Bucaspor 1928 yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 27/04/2024 Malatya Arguvanspor 3 - 4 Talasgücü Belediyespor
 27/04/2024 Gümüşhanespor 2 - 4 Kepezspor FAŞ
 27/04/2024 Artvin Hopaspor 0 - 1 52 Orduspor FK
 27/04/2024 Mardin 1969 Spor 4 - 2 İnegöl Kafkas GK
 27/04/2024 Tarsus İdman Yurdu 1 - 1 Karabük İdmanyurdu Spor
 27/04/2024 Ayvalıkgücü Belediyespor 1 - 0 Edirnespor
 27/04/2024 Aliağa Futbol A.Ş. 6 - 3 Kırıkkalegücü FK
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
ŞANS OYUNLARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI