30 Mart Kızıl Dere Mahirler Ve Yoldaşları

Halen Türkiye solu tartışılıyorsa, hiç şüphesiz ki bunda 68 kuşağının etkisi yadsınamaz. Farklı örgütlerin gençleri birbirinin uğruna kendilerini feda ediyorsa, devrim kıvılcımının geride bıraktığı kor hiç sönmeyecek demektir. Onların kahramanca eylemleri, gençlerin gözünde birer efsaneye dönüşmelerine yol açmıştır.
 Tarih: 29-03-2019 10:52:46
30 Mart Kızıl Dere Mahirler Ve Yoldaşları

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 16 Mart 1971 tarihinde Sivas’ın Gemerek ilçesinde yakalanmışlardı. Toplumun büyük kesimi Deniz’lerin idam edileceğini biliyordu. Çünkü başta Nihat Erim Hükümeti olmak üzere Mecliste milletvekilleri dâhil toplumun büyük kesiminde bırakılan intiba buydu.

 

Olayı izlemekte olan Kızıldere Muhtarı Emrullah Aslan 1988 yılında şunları anlatmıştır:

 

 

“Mahir dedi ki ‘Mehmetçikler, sizi bizim üstümüze gönderiyorlar… Siz nerede olduğunuzu bilmiyorsunuz. Siperlerinizi almamışsınız. Biz size kurşun atmayız.'

 

Sağ çıkan sadece Ertuğrul Kürkçü değil; Saffet Alp de yaralı ama sağ çıkabilmiştir. Savaş koşullarında bile yapılmayacak bir şekilde 23 yaşındaki bu gencecik insan alnına sıkılan kurşunla infaz edilmese idi.

 

Kızıldere Olayı diye anılan olay, Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna, Saffet Alp isminde 10 devrimci genç ile Gordon Banner, Charles Turner ve John Law isminde 3 yabancı sivilin öldürüldüğü olaydır.

 

Mahir Çayan ve arkadaşları, 27 Mart 1972 Pazartesi günü Deniz’lerin idamını engellemek için Ordu’nun Ünye ilçesindeki NATO üssünde yabancı görevlileri kaçırdılar. Bunlar İngiliz Gordon Banner ve Charler Turner ile Kanadalı John Law adlı radar teknisyenleriydi. Mahir, Ertuğrul, Hüdai, Cihan, Nihat, Ertan ve Ahmet, kaçırdıkları üç teknisyenle birlikte kendilerini Tokat’ın Niksar ilçesinin Almuç Dağı eteklerindeki yörenin en büyük köyü olan Kızıldere (şimdiki adı Ataköy)’nde bekleyen Dev-Genç Genel Sekreteri Sinan Kazım Özüdoğru, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği yöneticisi Sabahattin Kurt, THKO’den Ömer Ayna ve Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü’nün kurucusu olarak aranan üsteğmen Saffet Alp ile buluşarak muhtarın evinde mevzilendiler. Ankara Merkez Komutanlığında görevli Tümgeneral Tevfik Türün komutasındaki askeri birliğin yanı sıra MİT Müsteşarı Korgeneral Nurettin Ersin ve Jandarma İstihbarat Daire Başkanı Vehbi Parlar, MİT Kontrgerilla (Kontrterör) Daire Başkanı Mehmet Eymür, Kontrgerilla uzmanları, Özel Harp Dairesi görevlileri ile birlikte muhtarın evi abluka altına alındı. Mahir ve arkadaşları kendilerini ihbar eden kişilerin uğruna ölümü göze aldıkları köylülerdi.

 

Mahir, askerlerle iletişime geçmek için çatıya çıkarak, “Sıradan askerleri çekin üst düzeyler gelsin”. Biz bu yola dönmek için değil ölmek için girdik.” Dedikten sonra, komutan, devrimcilerin arasından bir veya birkaç kişinin çatıya çıkmasını ister. Görüşme yapılması isteğine uyarak çatıya çıkan Ertuğrul Kürkçü, Mahir Çayan, Cihan Alptekin ve Saffet Alp çatıda beklerken ansızın üzerlerine ateş açılır. “Bu ateşin kimin emriyle açıldığı ve neyi amaçlamış olduğu bugün de açıklığa kavuşmuş değildir. Teknisyenlerin ve devrimcilerin tümünü uzun bir kuşatmadan sonra askeri açıdan dahi sağ olarak ele geçirilmelerinin mümkün olduğunu konuyla ilgilenen hemen hemen her uzman belirtmiştir. Ancak o dönemde 12 Mart askeri cuntasının asıl hedefinin bir arada kıstırdığı solun genç önderlerini bir an önce ‘temizlemek’ olduğunu tahmin etmek çok da güç değildir. Mahir Çayan başından yediği kurşunla vurulur ve hemen orada can verir, ardından İngiliz ve Kanadalı teknisyenler öldürülür. Kerpiç evde bulunan devrimcilerin silahlarının atış menzili dışında kalan güvenlik kuvvetlerinin uzun menzilli silahları ile yağdırdıkları mermilere karşı koyamayan, buna karşılık siper aldıkları duvarları kolayca delen makineli tüfek mermileriyle isabet alan devrimcilerden Ömer Ayna gözünden vurulur. Cihan Alptekin karnından yaralanır. Ertuğrul Kürkçü dışındakilerin çoğu ölürken, Ertuğrul Kürkçü evin bitişiğindeki samanlığa geçerek saklanır. Evden gelen silah atışlarının kesilmesi üzerine otomatik silahlarla etrafı tarayarak eve girenler can çekişmekte olan Saffet Alp’i infaz ederler. Ertesi gün ölülerini almak üzere gelen yakınlarının teşhisleri sırasında Ertuğrul Kürkçü’nün babasının ölenler arasında oğlunun bulunmadığını söylemesi üzerine köyde yapılan ikinci operasyonda Ertuğrul Kürkçü de yakalanır.

 

İdam sehpasındaki yoldaşlarına kendi canlarını ortaya koyarak sahip çıkan 68 kuşağı devrimcilerin yalın kahramanlığı ve yoldaşlığının ta kendisidir Kızıldere.

 

Kızıldere, bir katliamın ilk ve son örneği değildir.

 

 

 

30 Mart 1972, tarihin kirli, katliamcı ve kanlı bir sayfası olarak geçtiğini tüm dünyaya ilan etmiştir.

 

Kızıldere, farklı örgütlerden olsalar bile yoldaşlarını yalnız bırakmama çabasıdır. Türkiye solu hala siyasi tartışmalarında henüz 68 kuşağının etkisini taşıyor ve Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya geçtiğimiz yüzyılın Türkiye’deki en önemli sol kahramanları olarak anılmaya devam ediliyorlarsa, bu onların tarihi devrimci cesaretlerindendir. 30 Mart Kızıldere’de katledilen Mahir ve arkadaşları, 6 Mayıs Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı ve nihayet 18 Mayıs’ta Diyarbakır Cezaevi’nde işkence edilerek katledilen İbrahim Kaypakkaya devrim tarihine önemli bir not düşmüşlerdir. Onların anısı önünde saygıyla eğiliyoruz

 

 

  Bu haber 2704 defa okunmuştur.   Editör: haber merkezi   Kaynak: Welg medya haber
  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER ANALİZ Haberleri
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI