Kazım Dursun’un Kitabına kimler neden yasak getirdi

Kazım Dursun yaptığı açıklamada, 2009-2011 yılları arasında AABF’nin 2.nci Ana-Dede eğtiminden sonra RWU Hochschule Ravensburg-Weingarten üniversitesinin Alevi bölümünden mezun olduğunu. Gerek Ana-dede eğiminde gerekse üniversitedeki bilgi ve tezleri kitaba ( SIRRIN SIRRI) dönüştürerek alevi canların hizmetine sunduğunu söyleyerek söyle devam etti. 

KİTABININ KİMLER TARAFINDAN NEDEN YASAKLNDI SÖYLE ANLATIYOR

Hessen bölge inanç kurulunun son toplantısında kitabımın Hessen‘deki tüm AKM’lerde satılması, sergilenmesi ve okunması yasaklandı, gerekçesi ,
1) ‘‘Üyeler henüz bu kitabı okumaya hazır değiller,
2) Bu kitap AKM’lerin iç barışını tehlikeye düşürür,
3) AKM’lerde üye kaybına neden olur.‘‘ 
Yasaklanma kararını sunan ve onaylatan EL HABİB BİN Ali-AKBAR-i; İBN-i ERDEM-i Hazretleri, bu muhterem, kırk erkanlarında kavurmayla mide büyütmüş, çalışmadan kendine rahat bir yol açmak için, her yönetime silahşörlük yapan, iyi kıvırabilen ,bilgisayarın düğmesini nerden açıldığını bilmeyen, çağın teknolojik gelişiminden bihaber, omurgasız, kendimi nasıl gösteririm, buradan kendime ne elde edebilirim, nasıl olurda posta oturup kendimi gösterebilirim diyen gösteriş meraklı bir zat. 
Benlik (ego) insanın içine giren kanserli hücre gibidir. Egosuna yenilen adam işten kaçar, çalışmaktan korkar, emeği küçümser, her şeyin hazırını, her işin rahatını ister. Onun adının önüne ardına eklediğiniz unvanlar, omuzlarına taktığınız apoletler doyurmaz aç gözünü, verilenle yetinmez.
Onu doyurmaya çalışmak, yok olmaya gönül vermektir.
Egosu ile yatıp, egosu ile kalkanın kendi içinde düştüğü yaman bir çelişkidir. Her açılan kapı bir çıkmaza, her adım geriye, uzağa düşer, geride kalır. Egosu ile büyüyeceğini sananlar, egosunun gölgesinde küçük kalır. 
Egosunun sesine kulak veren, suçluyu hep uzaklarda arar. Köşe bucak kendine karşı olan, ayağını kaydıracak düşman aramaya çıkar. Eteklerinde telaş zilleri, çıngıraklar, en yakında duran en dost sesi dinlemekten korkar, Dediği dedik, çaldığının eski düdük, ayağı yere değmez.

EGOSUNA YENİK DÜŞENLER BÜTÜN KÜÇÜK DAĞLAR ONLARIN ESERİ SANIR:

Egosuna yenik düşenlerin. Bütün küçük dağlar onların eseridir. Taşan nehirler, kabaran denizler onlardan sorulur. Yanan ormanı görmez, düşen insanı bilmez. Aç yatandan bihaber, yokluk yoksulluk onlardan uzaksa, kendilerine dokunmayan yılanları beslerler. Bir dev olarak giderler uykulara, cüce kalkarlar sabahlara.
Alevilik, ailelerının tekelinde olmayan, kandaşlığa dayanmayan kolektif bir bilinç ve aklın, ruhun bir yansıması olarak, bilimin ,ilmin rehberliğinde yol almış, her zaman çağını aşabilmiş bir öğretidir. Bu nedenle Yol kendisini koruyabilmiş, bugünlere gelmiş, diğer inanç sistemlerinin içinde olmayan Yolu’n kurucuları, öncüleri olan erler, pirler, ozanlar, mürşitler, kamberler benlikten geçip, kemliği yenip insan olmanın erdemine ulaşabilen önderlerdi.
Aleviliğin Hümanizması insan sevgisine dayanan öğretide, kâmil insanların tüm insanlığı ve kâinatı kucaklayabilmedır. Pir’den feyz almak, bilgiyle yıkanmak, ulu erenlerin kurmuş olduğu bu yolda yine onların yoluna hizmet eden ve ruhen, ahlaken çok temiz ve saf olduğunu inanılan Pir, Mürşit, Rehber, Dede, Baba, Derviş, Kamber gibi inanç önderlerinin eteğinde tutup ikrar vermek yaşam tarzıları olmuştu. Çünkü bu toplum; cemlerde, muhabbet meydanlarında bilgisi ve görgüsüyle Yol‘unu yaşatan bu inanç ve toplum önderlerinin çevresinde toplanıp onlardan aldıkları ilhamla, güçle bu yola sarılmış ve Yol’a birlikte gitmişlerdir.

"YOL CÜMLEDEN ULUDUR"

Yol Cümleden Uludur şiarıyla bu inancın, kültürün yani Yol‘un değerlerinin, kurallarının, öğretisinin kişilerin birer birer hepsinden üstün olduğuna inanmışlardır. Menfaat, benlik, çıkar bu yolun kurucularında yoktu. 
Bu yolun temel özelliği bir beklenti içinde olmadan, kendi emeğiyle geçinen ve ocaklarında, dergâh ve tekkelerinde en az herkes kadar bedenen çalışan, alın teri göz nuru döken emeğinin kutsallığını bilen örnek insanlardı. 

GENÇLERİMİZ, KADINLARIMIZ BÜYÜK BİR BOŞLUKTADIR

Gençlerimiz, kadınlarımız büyük bir boşluktadır. Bu boşluğu ancak; Alevi Bektaşi Yolu’nun erdemleri, geleneksel değerleri ve çağımızın gerekliliği olan bilimsel çabalar sonucunda gündeme alacağımız çözüm projeleri giderebilir. Kültür-sanat-edebiyat-bilim bizlerin olmazsa olmazımızdır. Kadınlarımız, gençlerimiz kültür-sanat-edebiyatla, bilimsel bilgilerle beslenmezlerse, okumazsalar, araştırmasalar, bu kitleye kurumlar bilinçli yaklaşmazlarsa bizler çok büyük boşluklara, bunalımlara düşeriz. 

"ALEVİLER TOPLUM OLARAK ATEŞ CEMBERİNDEYİZ"

Aleviler toplum olarak ateş cemberindeyiz artık sağına, soluna iyi bak her güzel söz söyleyene, yaldızlı laflar edene inanma büyülü bir iki söz söyleyip, iyi konuşanlara aldanma, Para, menfaat, çıkar, siyasi, mevki, ve makam için kendilerine bir kutsiyet yükleyerek Yolu araç olarak kullananlara, itibar etmeyin.Her meyvenin kurdu kendi içindedir, Değerlerini, kutsallarını pazarlayarak nemalanan saygınlık ve itibar elde ettiklerini sanan bu tiplere itibar etmeyin. Şu andaki cem evlerin en büyük sorunları inanç önderleri çünkü, işsiz, güçsüz, , Her zaman haklının yanında değil, güçlünün saffında yer tutan bu sosyal parazitleri AKM’lerden uzak tutmak lazım. Yoksa Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Alevileri asimile etmek için yaptıklarından bir farkı var mıdır? 
Her türlü çirkefliklerine rağmen, bu insanlar AKM‘de karşılık bulabiliyorsa yara çok derinlere inmiş demektir.
Saygılarımla,

Kazım DURSUN